Üzeyir Lokman ÇAYCI : DİLİMDE TÜY BİTTİ !
7 pages
Turkish

Üzeyir Lokman ÇAYCI : DİLİMDE TÜY BİTTİ !

-

Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres
7 pages
Turkish
Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres

Description

ŞEHİRLEŞME DİLİMDE TÜY BİTTİ ! Üzeyir Lokman ÇAYCI İç Mimar – Endüstri Tasarımcısı «AKP zihniyetiyle şehirleşme nerede,biz neredeyiz?» «Hepimiz Kadir Topbaş’a soruyoruz : Lalelere kaç trilyon verdiniz?» Partizanlık yapanlar sorunları çözemezler! Peygamberimiz (S.A) : «Layık olduğunuz idareyle yönetilirsiniz» «Musibetler toplu gelir, iyilere de isabet eder.» diyor. Sizi helak edecek ilgisizlikler içinde bulunan, insanı hiçe sayan, dışa bağımlı, bilgisiz, hizmet anlayışından uzak; para ve getirimden başka kaygısı olmayan, konuştuklarını irdelemeyen, insanlara tepeden bakan, karşılarındakilerini devamlı suçlayan, eleştirilerden rahatsızlık duyan, bazı kurumlarımızı ve vatanseverleri hedef haline getiren, devlet imkanlarını ve zamanı kötüye kullanan siyasîlerden, siyasi partilerden kurtulmak sizin elinizde. Günah kapılarını idrakle, kendinizi ve karşınızda bulunanları irdeleyerek, yapılanları, yaşananları ve olayları gözden geçirerek kapayabilirsiniz. Değilse size olumsuzluklar yaşatan insanlara oylarınızla veya bedenlerinizle destek olursanız, ya da onları alkışlamaya devam ederseniz, onların işledikleri kusurlara, cinayetlere de ortak olursunuz. «Hata yapmak her insan için normal amahatada ısrar hiçbir zaman normal değildir» Size acılar yaşatanlara bir kere hata yaparak destek oldunuz. Bundan sonra eğer sizi yönetemeyenlere destekleriniz devam ederse bu tavırlarınız size pahalıya mâl olabilir.

Informations

Publié par
Publié le 19 juillet 2017
Nombre de lectures 51
Langue Turkish

Extrait

ŞEHİRLEŞME
DİLİMDE TÜY BİTTİ !
Üzeyir Lokman ÇAYCIİç Mimar – Endüstri Tasarımcısı
«AKP zihniyetiyle şehirleşme nerede, biz neredeyiz?» «Hepimiz Kadir Topbaş’a soruyoruz : Lalelere kaç trilyon verdiniz?»
Partizanlık yapanlar sorunları çözemezler!
Peygamberimiz (S.A) : «Layık olduğunuz idareyle yönetilirsiniz» «Musibetler toplu gelir, iyilere de isabet eder.» diyor. Sizi helak edecek ilgisizlikler içinde bulunan, insanı hiçe sayan, dışa bağımlı, bilgisiz, hizmet anlayışından uzak; para ve getirimden başka kaygısı olmayan, konuştuklarını irdelemeyen, insanlara tepeden bakan, karşılarındakilerini devamlı suçlayan, eleştirilerden rahatsızlık duyan, bazı kurumlarımızı ve vatanseverleri hedef haline getiren, devlet imkanlarını ve zamanı kötüye kullanan siyasîlerden, siyasi partilerden kurtulmak sizin elinizde. Günah kapılarını idrakle, kendinizi ve karşınızda bulunanları irdeleyerek, yapılanları, yaşananları ve olayları gözden geçirerek kapayabilirsiniz. Değilse size olumsuzluklar yaşatan insanlara oylarınızla veya bedenlerinizle destek olursanız, ya da onları alkışlamaya devam ederseniz, onların işledikleri kusurlara, cinayetlere de ortak olursunuz. «Hata yapmak her insan için normal ama hatada ısrar hiçbir zaman normal değildir» Size acılar yaşatanlara bir kere hata yaparak destek oldunuz. Bundan sonra eğer sizi yönetemeyenlere destekleriniz devam ederse bu tavırlarınız size pahalıya mâl olabilir.
Her şeyin bir çözümü var, ama ehli olmayan insanlara rey verenlerin karşılaştıkları olayların çözümü yok! Sonuçlar ortada. Ölenlere, yıkılanlara, heba olanlara, acı çekenlere, mağdur olanlara, evsiz, işsiz, hayvansız ve eşyasız kalanlara «ah, of, vay» demekten başka söyleyecek bir şeyiniz yok!
AKP resimleri karşınıza çıktıkça siz hâlâ onların adamları olduğunuzu söylemeye devam ediyorsunuz... Silivri’de yaptıkları mahkeme salonunun çatısının çökmesi size neleri hatırlatıyor?
Hepimiz Kadir Topbaş’a soruyoruz : «Lalelere kaç trilyon verdiniz?»
Gazete haberleri : «10 Eylül 2009 tarihli Hürriyet Gazetesi : Sel İstanbul’da 90 milyon dolarlık malı alıp götürdü.» «10 Eylül 2009 tarihli Yeniçağ Gazetesi : İstanbul çöktü: 26 ÖLÜ ... Trakya’yı perişan eden ve göstere göstere gelen sel dün de İstanbul’u vurdu. Yetkililerin ihmali infial yarattı» «11 Eylül 2009 tarihli Hürriyet Gazetesi : Kiptaş'tan dere yatağına villa» «11 Eylül 2009 tarihli Haber Cem : Ankaralılar üst katlara taşınsın ! Bu sözler Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e ait... İstanbul’da bugün de sağanak yağış bekleniyor. Alt katlarda oturan Ankaralılar ise üst katlara taşınmaları için uyarıldı.»
«11 Eylül 2009 tarihli Haber Cem : Dere ağzına gümrük yeri! İthalat ve ihracatın can damarı Halkalı Gümrüğü selde su altında kalıp felç oldu... Sel felaketi, dış ticaretin ana kapılarından biri olan Halkalı Gümrüğü’ndeki çarpıklığı da ortaya koydu.» «11 Eylül 2009 tarihli Haber Cem : Kadir Topbaş'a büyük tepki! Önce bir kadının 'Geç kaldınız' diyerek protesto ettiği Topbaş daha sonra evlerinin balkonunda bulunan vatandaşların hedefi oldu. Topbaş, "Lalelere kaç trilyon verdiniz, bize dört günden beri bir sıcak çay veremez miydiniz?" diye bağıran vatandaşlara "Geçmiş Olsun" yanıtını vererek yoluna devam etti. Topbaş ilerlerken vatandaşların alkışlarla protestolarına devam ettiği görüldü.» «10 Eylül 2009 tarihli Yeniçağ Gazetesi : Selimpaşa kayıplarına ağlıyor!.. 8 Eylül’den beri haber alınamayan minik Dila ile 75 yaşındaki Nihat Serdiyol, Selimpaşa’yı üzüntü ve acıya boğdu» Bilim adamlarından faydalanması gereken zihniyet onlarla mücadele ediyor! «13.09.2009 tarihli Haber Cem : AKP muhalifi öğretim üyeleri kovuldu»
Kusurlar, ihmaller, ilgisizlikler kader olamaz!
Halk kendilerine felaket hazırlayanlara desteğini sürdürdükçe biz daha çok ve uzun süre bu tür acılarla karşılaşacağız. Kendilerini kontrol edemeyenlerin yağmurları kontrol etmeleri mümkün mü? Olayların duyuruluş şekli ilk anda : «Yağmur hayatı felç etti, alt yapı çöktü, evler ve dükkanlar sular altında kaldı. Altı kişi öldü. Elli hayvan telef oldu!»
Sonra, soruşturma açıldı, cesetler bulundu, hasar tespiti yapıldı… gibi demeçlerle alışılagelmiş yüksek (?) ve asil (?) devlet adamlığı gösterileri…
İstanbul’u çiçeklerle süsleyenlerin bu tavırlarıyla neleri «ört-bas ettiklerini» bunca afetlere ve ihmallere rağmen hâlâ göremiyor musunuz?
Bir yakınım ikinci kez AKP’den belediye başkanlığına adaylığını koymak istiyordu. Ben sordum : «Bir kez kaybettin, niye bu kadar ısrarcısın?». Bana verdiği cevap ilginçti : Kayınbiraderimi işsizlikten kurtaracağım ve emekli olunca genel müdür seviyesinde maaş alacağım. İşte karşılaştıklarımızın temelinde bulunan hizmet anlayışı! Pekiyi ben onun sözüne nasıl karşılık verdim? «Millete hizmet yerine, kişisel arzularını tatmin etmek için belediye başkanı olacağına git onurla anılacağın ve vicdanını rahatlatacak başka bir şey ol!» dedim.
Ben yaklaşık 29 yıldır Avrupa’dayım. Türkiye’deki AKP zihniyetli yöneticilerdeki kaygısızlıkların ve umursamazlıkların bir benzerini buralarda görmedim. Yaşanan bir çok olaylara ve acılara rağmen biz Türkiye’de insanı ön plana çıkaranen ufacık bir tedbir alındığını görmüyoruz. Gerekirse yapay yüksek tepeler oluşturularak, yerleşim alanlarını iyi tespit edecek ve çevre düzenlemesi konusunda uzman, çağdaş, mimar ve mühendislerden oluşan «bir şehircilik konseyi» oluşturmadan sığ ve bağnaz kafalarla dün olduğu gibi, bugün yaşanan ve yarın yaşanacak olayları, afetleri, tahribatları ve ölümleri önlememiz mümkün değil!
«Şehirleşme» konusunda bugüne kadar yazdığım yazıların başlıkları :
¤ 14.03.2006 tarihinde «Şehirleşme»
«Bir Süleymaniye’nin asaletini yansıtan her hangi bir eser, bir anıt, bir yapı gördünüz mü son yıllarda. Mimarlardan, Mühendislerden, bilim adamlarından oluşan ekipler yönetmiyor şehirlerimizi... Oy avcılarının gölgeleri dolaşıyor her tarafta. Siyaset rüzgarları karartıyor tarihimizi...» «Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR : “Yanlış park politikası sebebiyle günümüzde trafiğin %50’lik bir randımanla çalıştığını, yollara gelişigüzel bırakılan araçlarla konutlarda çıkan yangınlara itfaiye araçları ile müdahale edilemediğini ve henüz bazı projeler tamamlanmadan yeni projelere başlamanın ise gelecek açısından İstanbul’u istenmeyen şartlara iteceğini” ifade etti.»
¤ 02.11.2006 tarihinde «DOĞAL AFET Mİ, İHMAL Mİ?»
«Yağmur sonrası oluşacak can ve mal kayıplarıyla ilgili bugüne kadar ciddi hiç bir önlem alındığını gördük mü?... Görmedik! En iyisi siz yine “Seninle bu millet gurur duyuyor ! » diye meydanlarda size bu acı anları yaşatanları kamçılayıcı taltiflere devam edin... Oylarınızla destekleyin ki evlerinizi tekrar su gölleri haline getirsinler, yollarda belinize kadar sular içerisinde yürüyerek can havliyle çırpınma anlarını size tekrar tekrar yaşatsınlar... Lütfen bu fırsatı onlara verin...»
¤ 10.03.2007 tarihinde «ŞEHİRLEŞME VE ETKİLENİŞİMLER»
«Gelecek nesillere tarihimizi ve değerlerimizi sağlıklı bir şekilde ulaştırmanın yolu onları korumak ve kollamaktan geçer. Başka ülkelerden etkilenişimle şehirlerin şekillenmeleri o kültüre olan ilgiyi azaltabilir. Türkiye'ye gelen bir Avrupalı, Osmanlı ve Türk kültürünü görmek için gelmektedir. Yozlaşma ve başkalaşımlar bakış açısını olumsuz yönde etkilemektedir.» «Ormanların veya yeşil sahaların yerinde çeşitli amaçlarla yükselen inşaatlar hiç yadırganmıyor. Şehirlerin hangi yönde yozlaştığı ve genel görünümü nasıl etkilediği sorgulanmıyor. İstanbul Araştırmalar Vakfı yöneticilerinden İnal KIRAÇ tarafından 10.03.2007 tarihinde Haber Türk Televizyonunda yapılan bir açıklamayla İstanbul'da inşa edilecek olan bir yapının Amerika'daki filan binaya benzeyeceğinin belirtilmesi ülkemizdeki şehirciliğin nasıl şekillendirildiğine dair bir ipucu vermektedir.» «Fransa'da herhangi bir bölgede herhangi bir yapının dış ve iç görünüşü bölge şehircilik kurumlarınca kayda alınmakta ve herhangi bir değişiklik için de izin alınması gerekmektedir. Üniversitelerimizden konuyla ilgili uzman öğretim üyelerinin de yer alacağı Şehircilik Kurullarıyla yapılanmaların gelişigüzelliklerden arındırılmaları gerekir. Her ilin valisinin başkanlığında aynı kurullar bünyesinde oluşturulacak güvenlik bürolarıyla da son yıllarda kamuoyuna yansıyan olumsuz gelişmelerin de önü kesilmelidir. Böylece sadece belediye başkanlarının kararlarıyla değil; tarafsız ve bilimsel kurulların kararlarıyla şehirlerimizin geleceği kontrol altına alınmalıdır.»
¤ 30.04.2007 tarihinde «ŞEHİRLEŞMENİN SOSYAL BOYUTU»
«Yaşadığımız alan bizim seçimlerimizle şekillenmiyor... Genel ortamda bireysel haklarımızın, çoğu kez bilimsellikten uzak, siyasi ve ticari kararlarla budandığını görebiliyoruz. »
«Gelecek düşünülmeden orman arazileri, içme suyu oluşturan yüksek tepeler bilinçsiz şekilde katlediliyor!»
«2006 yılının son ve 2007 yılının ilk haftasını Ankara'nın Dikmen bölgesinde geçirdim. Başkentin merkezine çok yakın olan bu bölgeden Kızılay'a, Ulus'a ve Keçiören'e yolcu taşıyan araçlardaki insanların ister yüz hatlarını inceleyin, isterseniz çevreyi gözden geçirin. Hele hele 30 yıla yakın bir süreyi gurbette geçiren bir kişi olarak Fransa'nın başkenti Paris ile Türkiye'nin başkenti Ankara'yı kıyaslamaya çalışın. «Ana cadde üzerinde yerlerine konulmamış veya iyi bağlantısı yapılmamış düzensiz taş yığınları... Kaldırım ve yol seviyesindeki dengesizlikler, özürlü vatandaşlarımızı önemsemeyen bir yığın gelişigüzellikler.» sizi yönetenlerle ilgili sorumluluklarınızı hatırlatabilecek mi? Yani sizin seçtiğiniz insanların politik ve hizmet için yeterlilik seviyelerini sorgulamadığınız ortaya çıkıyor... Onların dini duygularınızı kullanarak daha uzun süre sizi perişan etmeye devam edecekleri anlaşılıyor ! İnsanlarımızın kendilerine sunulan hizmetlerin seviyesini görmeye engel olan birer saplantıları mı var ? Yağmur veya kar yağdığında nerede olmak istersiniz ?... Hiç kanalizasyon çıkışı olmayan, yağmur veya eriyen kar sularının çevrenin tozları topraklarıyla birleşerek, çamur halinde sel gibi savrula savrula aşağılara aktığı Dikmen'de mi, yoksa ıldır ıldır yağmur veya kar sularının her 20 metrede kanalizasyona çıkış yaptığı Paris'te mi olmak istersiniz ? Trafik kazalarına, felaketlere sebep olan idarecilerin vurdumduymazlığına alışmış, tepki gösterme hassasiyetini yitirmiş, çamur deryası üzerinden hoplaya zıplaya yürüme hünerine sahip insanların da bu manzaraya katkıları küçümsenmeyecek kadar büyük. Dostlarınızın veya sevdiklerinizin yanında veya destekçisi olmak için daha nelere katlanacağınızı da biliyorum. Unutturulan geçmişi aramaya kalkışmak mümkün mü?»
«Çevredeki gürültüler, ekonomik ve sosyal baskılar çeşitli olumsuzluklar halinde karşımıza çıkıyor... Bilim adamları veya analizciler de aynı problemlerin içerisinde bulundukları sebebiyle çözüm üretme yönünde herhangi bir adım atamıyorlar. Değişik görüşlerin veya fikirlerin sabırla karşılanılması, isabetli ve dengeli kararların alınması, toplumun bütün kesimlerinde insanların birbirlerini kucaklamaları gibi insani yaklaşımları sık sık görebiliyor muyuz? Eğitim ve kültür farklılıkları, fakirlik ve işsizlik de toplum içinde uçurumlar oluşturuyor. Dış güçlerin, huzur istemeyenlerin, kışkırtıcıların boşluğa düşürülmüş insanları istedikleri gibi kullandıkları veya suçlu ürettikleri ya da yön verdikleri bir dönemde ucuz demeçler vermek fırsatçılara güç veriyor. Önemli olan vahşete meydan hazırlayanların, eğitim sistemini kendi basit politikaları içerisinde çıkmaza itenlerin, şehirleri güvensiz ve yaşanmaz hale getirenlerin demeç vermeye ve kendilerini olayların ve manzaraların dışında tutmaya hakları ve yetkileri de yoktur.
Merhametsiz bir ruhtan adalet, sevgisiz bir yürekten insanlık, bencil ve saplantılı bir kişilikten de hizmet beklenemez.»
¤ 11.03.2009 tarihinde «Geçmişten koparılan şehirler»
«Ankara ve İstanbul» «Bu şehirlerin sokaklarında suskunluklar yürüyor, vurdumduymazlıklar gezinti yapıyor, ilgisizlikler görev yapıyorlar! Çeşitli iklim şartlarında bu şehirlerimizden bize yansıyanları Avrupa ülkelerinde görmeniz mümkün değil! Yani insan adeta bu şehirlerimizde unutulmuş durumda. Sabah evinizden sağlam çıktıysanız akşam evinize sağ veya sağlam dönmeniz mümkün olmayabilir. Kontrolsüzlüğün ve denetimsizliğin cirit attığı bu şehirlerde inşaatlardan düşürülen çeşitli malzemelerle hayatlarını kaybedenlerden, açılan kanalizasyon çukurlarında ölen çocuklarımızdan veya değişik ihmallerle kaybettiğimiz veya özürlü hale düşürdüğümüz insanlarımızdan bahsediyorum!» «Bozulan çehreleriyle bu iki şehir iki doktor arıyor!»
¤ 26.05.2009 tarihinde «Şehirleşme ve sağlık politikaları»
«Anayasa`nın 5. Maddesi Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk Devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.»
«Anayasa`nın 56. Maddesi A. Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.»
«Türk Ceza Kanununun 171. maddesi (1) Taksirle; a) Yangına, b) Bina çökmesine, toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına, neden olan kişi, fiilin başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olması hâlinde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.»
«Yaklaşık otuz yıldır Avrupa’da yaşayan bir kişi olarak, AKP gibi bir siyasi zihniyetle ve bahsettiklerime benzer olumsuzluklarla hiç karşılaşmadım. İslam dışı, insan sevgisinden uzak, para dostu AKP görüntüsü ilerde onu
destekleyenleri de zor durumda bırakacak, vicdanen sorumluluktan kurtulamayacaklardır. Yapılan eleştirileri göz önüne alarak tedbir almaları gerekenler eleştiri yapanları cezalandırma, susturma ya da etkisizleştirme yoluna başvuruyorlar. DENETDE ve YARSAV yöneticilerinin maruz kaldıkları baskılar, yolsuzluklar ve haksızlıklar içinde bulunan AKP zihniyetini iyice belirginleştirmektedir. Bütün bunlar incelendiğin de gerek bu baskıcı anlayışla Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’dan gerekse bu tür hadiselerle ilgili bugüne kadar duyarsızlık gösteren AKP yönetiminden en ufacık kendilerini ya da icraatlarını denetlemek gibi ölçü ve adalet arzeden bir hareket, davranış ya da kendilerine çeki-düzen verme gibi yaklaşımlar göstereceklerini düşünmüyoruz... Daha cenazeler ortada dururken kendisine sorulan sorulara spekülatif ifadeler diye yakıştırma yapanlardan, Kuddusi OKKIR’ın tedavisini engelleyerek ölümüne sebep olanlardan, Prof. Dr. Mehmet HABERAL’ın mesnetsiz suçlamalarla tutuklanmasına ve hastalanmasına sebep olanlardan insani tavır, kusursuz bir hizmet, İslâmi bir hassasiyet beklemiyoruz.»
Tepkisiz bir toplum olmanın sonuçlarını «ağır faturalarla» hepimiz ödeyeceğiz!
Onlar farklı ve dış kaynaklı gündemlerle karşınıza çıkarken sizi problemler içerisine itecekler! İnsan sevgisi taşımayan, kurumları, şehirleri birer ticari alanlar gibi görenlerin bize yaşattıkları, son olaylarla sınırlı kalmayacak, hiç beklemediğimiz anlarda ve tahmin edemeyeceğiz görüntülerle sık sık karşı karşıya kalacağız.
İstanbul, 13.09.2009
  • Univers Univers
  • Ebooks Ebooks
  • Livres audio Livres audio
  • Presse Presse
  • Podcasts Podcasts
  • BD BD
  • Documents Documents