Üzeyir Lokman ÇAYCI : ŞEHİRLEŞMENİN SOSYAL BOYUTU
5 pages
Turkish

Üzeyir Lokman ÇAYCI : ŞEHİRLEŞMENİN SOSYAL BOYUTU

-

Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres
5 pages
Turkish
Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres

Description

ŞEHİRLEŞMENİN SOSYAL BOYUTU Üzeyir Lokman ÇAYCI İç Mimar – Endüstri Tasarımcısı * Yaşadığımız alan bizim seçimlerimizleşekillenmiyor... Genel ortamda bireysel haklarımızın,çoğu kez bilimsellikten uzak, siyasi ve ticari kararlarla budandığını görebiliyoruz. * Gelecek düşünülmeden orman arazileri, içme suyu oluşturan yüksek tepeler bilinçsiz şekilde katlediliyor! Karşılaştığımız manzaralar sunulan hizmetlerin yetersizliğini ortaya koyabiliyor 2006 yılının son ve 2007 yılının ilk haftasını Ankara'nın Dikmen bölgesinde geçirdim. Başkentin merkezine çok yakın olan bu bölgeden Kızılay'a, Ulus'a ve Keçiören'e yolcu taşıyan araçlardaki insanların ister yüz hatlarını inceleyin, isterseniz çevreyi gözden geçirin. Hele hele 30 yıla yakın bir süreyi gurbette geçiren bir kişi olarak Fransa'nın başkenti Paris ile Türkiye'nin başkenti Ankara'yı kıyaslamaya çalışın. «Ana cadde üzerinde yerlerine konulmamış veya iyi bağlantısı yapılmamış düzensiz taş yığınları... Kaldırım ve yol seviyesindeki dengesizlikler, özürlü vatandaşlarımızı önemsemeyen bir yığın gelişigüzellikler.» sizi yönetenlerle ilgili sorumluluklarınızı hatırlatabilecek mi? Yani sizin seçtiğiniz insanların politik ve hizmet için yeterlilik seviyelerini sorgulamadığınız ortaya çıkıyor... Onların dini duygularınızı kullanarak daha uzun süre sizi perişan etmeye devam edecekleri anlaşılıyor ! İnsanlarımızın kendilerine sunulan hizmetlerin seviyesini görmeye engel olan birer saplantıları mı var ?

Informations

Publié par
Publié le 20 juillet 2017
Nombre de lectures 4
Langue Turkish

Extrait

ŞEHİRLEŞMENİN SOSYAL BOYUTU
Üzeyir Lokman ÇAYCIİç Mimar – Endüstri Tasarımcısı
* Yaşadığımız alan bizim seçimlerimizleşekillenmiyor... Genel ortamda bireysel haklarımızın,çoğu kez bilimsellikten uzak, siyasi ve ticari kararlarla budandığını görebiliyoruz.
* Gelecek düşünülmeden orman arazileri, içme suyu oluşturan yüksek tepeler bilinçsiz şekilde katlediliyor!
Karşılaşğımız manzaralar sunulan hizmetlerin yetersizliğini ortaya koyabiliyor
2006 yılının son ve 2007 yılının ilk haftasını Ankara'nın Dikmen bölgesinde geçirdim. Başkentin merkezine çok yakın olan bu bölgeden Kızılay'a, Ulus'a ve Keçiören'e yolcu taşıyan araçlardaki insanların ister yüz hatlarını inceleyin, isterseniz çevreyi
gözden geçirin. Hele hele 30 yıla yakın bir süreyi gurbette geçiren bir kişi olarak Fransa'nın başkenti Paris ile Türkiye'nin başkenti Ankara'yı kıyaslamaya çalışın. «Ana cadde üzerinde yerlerine konulmamış veya iyi bağlantısı yapılmamış düzensiz taş yığınları... Kaldırım ve yol seviyesindeki dengesizlikler, özürlü vatandaşlarımızı önemsemeyen bir yığın gelişigüzellikler.» sizi yönetenlerle ilgili sorumluluklarınızı hatırlatabilecek mi? Yani sizin seçtiğiniz insanların politik ve hizmet için yeterlilik seviyelerini sorgulamadığınız ortaya çıkıyor... Onların dini duygularınızı kullanarak daha uzun süre sizi perişan etmeye devam edecekleri anlaşılıyor !
İnsanlarımızın kendilerine sunulan hizmetlerin seviyesini görmeye engel olan birer saplantıları mı var ?
Yağmur veya kar yağdığında nerede olmak istersiniz ?... Hiç kanalizasyon çıkışı olmayan, yağmur veya eriyen kar sularının çevrenin tozları topraklarıyla birleşerek, çamur halinde sel gibi savrula savrula aşağılara aktığı Dikmen'de mi, yoksa ıldır ıldır yağmur veya kar sularının her 20 metrede kanalizasyona çıkış yaptığı Paris'te mi olmak istersiniz ? Trafik kazalarına, felaketlere sebep olan idarecilerin vurdumduymazlığına alışmış, tepki gösterme hassasiyetini yitirmiş, çamur deryası üzerinden hoplaya zıplaya yürüme hünerine sahip insanların da bu manzaraya katkıları küçümsenmeyecek kadar büyük. Dostlarınızın veya sevdiklerinizin yanında veya destekçisi olmak için daha nelere katlanacağınızı da biliyorum.
Unutturulan geçmişi aramaya kalkışmak mümkün mü?
Doğupyüdüğünüzyörelerin sokaklarını veya caddelerini önceki halleriyle yerlerinde bulduğunuz zaman mutluluğunuzu görmek isteriz !
Cadde veya sokak isimleri buharlaşmadıysa iyi... Bölgenizi tarihsel ve sosyolojik korumadan habersizyöneticilere teslim ettiyseniz işiniz zor. İçinizi burkan bir manzara üzerinde elinize kalem, fırça, boya ve mürekkepalıp,yalnışlıkları silginizle silerek, veya boyayarak ne yazık ki özünüzden koparılanları ellerinizle yerine koyma şansınız da yok.
Her şehir güzelliğini tarihî birikimlerinden alır
Yüce Atatürk'ü hatırlatan veya ismini taşıyan tarihi kurumlar, binalar, kültür merkezleri ya birer bireryokediliyorya dayıkılarak ortadan kaldırılıyor! Kuruluşu 1885yılına kadar dayanan Cumhuriyetin sembolü Sümerbank Fabrikaları ve mağazaları bunlardan sadece biri. Unutulmamalı ki 465 Sümerbank Mağazasının kapatılma kararına imza atanların taşıdıkları büyük sorumluluk gelecekte önemli sorgulamalara da yol açacaktır.
Cumhuriyet döneminin ilk sanayiyapılarından Sümerbank Merinos Yünlü Sanayi Dokuma Fabrikası'nın 5 adet tarihi yün depoları, nedeni belirlenemeyen eşzamanlı çıkan bir yangında 31 Temmuz 2006 günü yok olması da uygulanan senaryonun bir parçası.
02Şubat 1938yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün 13. ve son kezgeldiği Bursa'da fabrikayı hizmete açarken,şeref defterineyazdığı: "Sümerbank Merinos Fabrikası, pek kıymetli bir eser olarak milli sevinci artıracaktır. Bu eseryurdun, hususiyle Bursa bölgesinin endüstri inkişafına ve büyük milli ihtiyacın giderilmesine yardım edecektir." İfadesi bugün onu hissedemeyenlerce Sümerbank Merinos Yünlü Sanayi Dokuma Fabrikası kapatılarak etkisiz hale getirilmiştir. Bu sadece tarihe değil, Atatürk'e ve Türk Milletine saygısızlıktır.
Göçlerin kuralları yok !
Aynı şehri paylaşmanın zorluğu farkedilmiyor...
Şehir hizmetlerini en iyişekilde bizyapacağız diye işbaşınageçenlerdengenişliğine ve derinliğine hizmetgöremiyoruz. Yağmur sularını dahi kontrol altına alamayan bu basiretsiz yöneticilerin göç hadiselerinin sosyal boyutlarından da haberleri yok!
yhayatından kopanlarınçolukçocuklarıylaşehir hayatına uyumları için kaç yıl gerekecek ? Psikologlar ve sosyologlar dagöçmenlere başucu kitaplarıyla yönlendiricilik de yapamıyorlar. Çünkü onların da ilgiye ihtiyaçları var.
yükşehirlerde «3 asırlık kökleri olanlarlaşehir hayatınıngetirileri vegötürülerinden habersiz olangöçmenlerin aralarındaki uçurumu hukuk kurallarıyla kapatmak gibi bir çözüm de ortalıkta görünmüyor
Geniş yelpazede birliktelikler için bilimsel önveriler ne zaman ortaya konulacak ?
Ses kirliliği
Bir uçağın kalkarkençıkardığı ses miktarı 130 ilâ 140 desibel arasında... Darbeli matkabınçalışma esnasındaçıkardığı ses ise 120 desibel... Diskotek ve konserlerde de 110 desibellik ses kirlenmesiyle dinlendiğinizi söylemeniz imkansız.
Komşunuzun evinde havlayan köpeğin 90 desibellik sesine alışmanız gerektiğini bilmem hatırlatmaya gerek var mı?
Elektrik süpürgesi 75, Televizyon ise 70 desibelle sizi etkiliyenlerden sadece ikisi...
Gelelim size gelen ses akışlarının sürekliliklerine :
Evleri hava alanı bölgelerinde olanlarla, endüstri bölgelerinde bulunanların durumları ise içler acısı... Hani deniyor ya "mecburiyetten... hiç seslerini çıkaramıyorlar."
Örneğin Orly'ninyer olarak Birinci Dünya Savaşı'nda yani 01 Ocak 1918'de askeri amaçlarla kullanıldığını biliyoruz.
Orly Havaalanın bir kısmının da 40 ay süren bir inşaat döneminden sonra 26Şubat 1971'de hizmete açıldığı da bildiklerimiz arasında. Yaniçevrede binalaryükselmeye devam ederken ORLY'nin de zamanla iyiden iyiyeyerleştiğinigörüyoruz. Heryıl 25 622 152 kişinin giriş ve çıkış yaptığı Orly Havaalanı'nın önemi her geçen yıl daha da iyi anlaşılıyor.
RoissyCharles de Gaulle Havaalanı'nın tarihi iseçok eski değil... Hava trafiği açısındanyıllık 51 260 363 yolcu akışıyla Fransa'daki önemini söylemek de mümkün...
Bütün bunlara rağmengerek uçak kazalarına,gerekse de ses kirliliklerine karşı bilimsel ve yeterli etütlerin yapıldığından de bahsetmemiz mümkün değil.
"Çevrenin dokusunu oluşturan unsurlar insan sağlığı ön plana alınarak yeniden gözden geçirilmeli" diyoruz.
Düşünce kirliliği
"Adliyede silahlar konuştu", "Cinnet Geçiren polis intihar etti" sadece iki haberin gazete başlıkları...
«Çevredeki gürültüler, ekonomik ve sosyal baskılar çeşitli olumsuzluklar halinde karşımıza çıkıyor... Bilim adamları veya analizciler de aynı problemlerin içerisinde bulundukları sebebiyle çözüm üretme yönünde herhangi bir adım atamıyorlar. Değişik görüşlerin veya fikirlerin sabırla karşılanılması, isabetli ve dengeli kararların alınması, toplumun bütün kesimlerinde insanların birbirlerini kucaklamaları gibi insani yaklaşımları sık sık görebiliyor muyuz? Eğitim ve kültür farklılıkları, fakirlik ve işsizlik de toplum içinde uçurumlar oluşturuyor. Dış güçlerin, huzur istemeyenlerin, kışkırtıcıların boşluğa düşürülmüş insanları istedikleri gibi kullandıkları veya suçlu ürettikleri ya da yön verdikleri bir dönemde ucuz demeçler vermek fırsatçılara güç veriyor. Önemli olan vahşete meydan hazırlayanların, eğitim sistemini kendi basit politikaları içerisinde çıkmaza itenlerin, şehirleri güvensiz ve yaşanmaz hale getirenlerin demeç vermeye ve kendilerini olayların ve manzaraların dışında tutmaya hakları ve yetkileri de yoktur. Merhametsiz bir ruhtan adalet, sevgisiz bir yürekten insanlık, bencil ve saplantılı bir kişilikten de hizmet beklenemez.»
Paris, 30.04.2007
¤
¤ Perşembe 03.05.2007 08:11 Konu: ŞEHİRLEŞMENİN SOSYAL BOYUTU
Merhaba, Sanırım Sade Yaşam grubundansınız, ancak sizi hatırlayamadım kusura bakmayın. yle faydalı mesajlarınızı beklerim, Sade ve huzurlu günler dileğiyle.
Tülay ARARAT
¤
¤ Cumartesi, 5 Mayıs 2007 22:40 Konu : ŞEHİRLEŞMENİN SOSYAL BOYUTU
Sayın Üzeyir LokmanÇAYCI, Teşekkürler ediyorum. Yazılarınızıyolluyorsunuz,şeref duyuyorum. Yararlanıyorum. İzmir'de torunum var, Fransızca ağırlıklı öğrenim görüyor. Kimi yazılarınızı ona da yolluyorum. Sağlıklı günler, güzel yarınlar diliyorum. Saygılarımla
Zeynel KOZANOĞLU
¤
¤ Pazartesi, 7 Mayıs 2007 13:47 Konu : ŞEHİRLEŞMENİN SOSYAL BOYUTU
Değerli Üzeyir LokmanÇAYCI , Şehirleşmenin Sosyal Boyutu başlıklıyazınızı aldık. İlginize teşekkür ederiz. Haziran 2007 sayımızda kullanacağız. Çalışmalarınızda başarılar ve esenlikler dileriz.
Burak Barlas Yeni Ortam Editörü
  • Univers Univers
  • Ebooks Ebooks
  • Livres audio Livres audio
  • Presse Presse
  • Podcasts Podcasts
  • BD BD
  • Documents Documents