Üzeyir Lokman ÇAYCI :  NÜKLEER FELAKETLERDEN DERS ALMAYANLAR
14 pages
Turkish

Üzeyir Lokman ÇAYCI : NÜKLEER FELAKETLERDEN DERS ALMAYANLAR

-

Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres
14 pages
Turkish
Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres

Description

NÜKLEER FELAKETLERDEN DERS ALMAYANLAR Üzeyir Lokman ÇAYCI İç Mimar – Endüstri Tasarımcısı «Devlet, bir sürünün, benzer bir biçimde örgütlenen diğer bir sürüye karşı, saldırmaya veya savunmaya yönelik harekete geçmek üzere örgütlenmesidir.» Randolph Bourne Kendilerine yapılan kötülükleri kavrayabilecek inançlı ve vatansever toplumlar nasıl şekillendirilirler? Bugüne kadar bütün yazdıklarımın çok önemli dayanakları vardı. Bunları kitap haline getirmeye çalışıyorum. Kendi geleceğiniz ve karşılaşacağınız zulümler için oylarınızla AKP’lilere yetki verirseniz, onlar sizi karanlığa sürükleyecek kararları almaktan çekinmeyecekler! Çünkü onlar Amerika’ya siz de AKP’ye bağlı kaldıkça ne ahirettecennet yüzü ne de dünyada huzurgörmeyeceksiniz! ABD’nin Türkiye’yi de içine alanOrtadoğu’yu parçalama projesi olan BOP’a eşbaşkanlık yapan Recep Tayyip Erdoğan Türk Silahlı Kuvvetlerini etkisizleştirdiği ve Türkiye’yi bu yollagüvenliksizleştirdiği bir dönemdeülkemizin tümünü felekete sürükleyecek bir projeden bahsediyor! Bu Nükleer Santral Projesine karşı çıkmak bir vatandaşlık görevidir. Zihnen, algı olarak, sorgulayıcılık açısından kendimizi yetiştirmek zorundayız. İmam-ı Gazâli üç kab alın, «birine soğuk, ikincisine ılık, üçüncüsüne sıcak su koyun». «Ellerinizin birini sıcak suya, diğerini soğuk suya sokun, sonra her iki elinizi çıkararak ortada bulunan ılık su kabına sokun» diyor.

Informations

Publié par
Publié le 28 janvier 2020
Nombre de lectures 38
Langue Turkish
Poids de l'ouvrage 6 Mo

Extrait

NÜKLEER FELAKETLERDEN DERS ALMAYANLAR Üzeyir Lokman ÇAYCI İç Mimar – Endüstri Tasarımcısı «Devlet, bir sürünün, benzer bir biçimde örgütlenen diğer bir sürüye karşı, saldırmaya veya savunmaya yönelik harekete geçmek üzere örgütlenmesidir.» Randolph Bourne Kendilerine yapılan kötülükleri kavrayabilecek inançlı ve vatansever toplumlar nasıl şekillendirilirler? Bugüne kadar bütün yazdıklarımın çok önemli dayanakları vardı. Bunları kitap haline getirmeye çalışıyorum. Kendi geleceğiniz ve karşılaşacağınız zulümler için oylarınızla AKP’lilere yetki verirseniz, onlar sizi karanlığa sürükleyecek kararları almaktan çekinmeyecekler!
Çünkü onlar Amerika’ya siz de AKP’ye bağlı kaldıkça ne ahirette cennet yüzü ne de dünyada huzur görmeyeceksiniz! ABD’nin Türkiye’yi de içine alan Ortadoğu’yu parçalama projesi olan BOP’a eşbaşkanlık yapan Recep Tayyip Erdoğan Türk Silahlı Kuvvetlerini etkisizleştirdiği ve Türkiye’yi bu yolla güvenliksizleştirdiği bir dönemde ülkemizin tümünü felekete sürükleyecek bir projeden bahsediyor! Bu Nükleer Santral Projesine karşı çıkmak bir vatandaşlık görevidir. Zihnen, algı olarak, sorgulayıcılık açısından kendimizi yetiştirmek zorundayız. İmam-ı Gazâli üç kab alın, «birine soğuk, ikincisine ılık, üçüncüsüne sıcak su koyun». «Ellerinizin birini sıcak suya, diğerini soğuk suya sokun, sonra her iki elinizi çıkararak ortada bulunan ılık su kabına sokun» diyor. Soğuk sudan çıkan elimizin ılık suyu sıcak, sıcak sudan çıkan elinizin de ılık suyu soğuk olarak algılayacaktır, halbuki aynı sudur, diyor. Yani duyu organlarımızla algılamada yanılma ihtimallerinin söz konusu olduğunu ifade ediyor. Yani denetim görevini üstlenmeyen akıl her zaman gerçeği fark edemiyor. Tecrübe, bilgi, araştırma ise yanılmamızı önleyebiliyor. Dün televizyonlarda bize yansıyan bir haberle Sivas’ta üçüncü katta bulunan Valilik makamına çıkarken ve inerken özürlülerin çektikleri sıkıntıları gördük. Paris’de yaşlılar ve özürlüler için oluşturulan korkulukta yürüyen koltuklardan, dinlenme için konulan oturaklardan haberleri olmayanlar oldukları yerde, bulundukları konumda kalma içgüdülerinden vazgeçemiyorlar. Bahsettiğim uygulamalar da tarihi binalarda yer almaktadır. Bu konu tasarımcılarla konuşularak çözümlenebilir ve gerçekleştirilebilir. Prof. Dr. Muhammet Hamidullah Paris’de böyle bir evde kalıyordu.
AKP’nin çılgın proje diye ortaya attığı İstanbul’u çökertecek Kanal İstanbul Projesi de Mersin Akkuyu’ya yapılması düşünülen Nükleer Santral projesinden daha vahim ve
daha tehlikelidir. Türkiye’yi bir bütün olarak görmek istemeyenler Türkiye’nin tümünü ilgilendirecek yanlış, sakıncalı ve tehlikeli projeleri gündeme taşıyorlar. Mersin çökerse, Türkiye çöker... İstanbul parçalanırsa Türkiye parçalanır Recep Tayyip Erdoğan’ın 9 yıl sonra ortaya attığı proje bir belediye projesidir. Başbakanlık kendi görev alanının dışına çıkarak hukuksuz bir şekilde belediyenin görev alanına girmekte ve bu projeyi devlet projesi olarak açıklamaktadır! Kaldı ki bununla ilgili felaket üretecek yüzlerce sorun daha şimdiden görülmektedir. Yani bu proje ile seçim döneminde gerçekleri, bilimsel konuları, sorunları İstanbul’un genel yapısını, Karadeniz’in doğal yapısını görmezlikten gelerek ya da dışlayarak size propaganda yapmaktadırlar! Henüz İstanbul’da yolları, yağmur sularını, çukurları kontrol edemeyenler, doğal felaketler konusunda tedbir almayı akıllarından geçirmeyenler size İstanbul’a açacakları kanaldan bahsediyorlar! Tuhaf bir şey... İşin ucunda çıkar ve rant var... Bölge halkının görüşlerine başvurmadan, referanduma gidilmeden nükleer santral açılamaz! Bu proje sadece bölge halkını da değil, tüm Türkiye’yi ilgilendiren bir projedir. 37 senedir Mersin Akkuyu’ya Nükleer Santral yapılacağını söyleyenler, dünya gerçeklerinden, ilimden, Türkiye’nin çıkarlarından, stratejik hassasiyetlerden, gelecekte oluşabilecek olumsuzluklardan habersiz olarak sizi uyutmaya çalışıyorlar. AKP yöneticileri millete saygılı olsalardı bu tür tehlike saçan projelere kendi başlarına karar veremezlerdi! 25 Ocak 2011 tarihli Milliyet Gazetesi’nde sınır komşumuz Ermenistan’da oldukça eski model Medzamor Nükleer Santralı’ndan radyasyon sızmaları olduğu iddiası üzerine Iğdır, Ağrı, Muş, Tunceli, Hakkari ve Şırnak’ta 100 yerde ölçümler yapıldığı, konusu yer aldı. Bu konuda bile endişeler giderilemedi.
Japonya, ülküleri ve ilmî üstünlükleri ile ayakta duran bir ülke olduğu halde, deprem ve nükleer felaket ile tarihten silinme noktasına geldi. Ayrıca oradan dünyaya yayılan radyoaktif sızıntı bütün milletleri tehdit ediyor. Japonya’da Maki kasabasında yapılmak istenen nükleer santral için halkın, referandumda “hayır” dediğini biliyor musunuz? Avusturya’da yapımı 1978’de tamamlanan Zwentendorf Nükleer Santralı da, referandum sonucu hiç çalıştırılmadan kapatıldı. İsveç, 1980 yılında yapılan referandum sonucunda nükleer santrallarını kapatma kararı aldı. Kanada, 1997 yılında 21 adet CANDU nükleer santrallarından 7’sini, yapılan denetimler yetersiz, tehlikeli ve yönetim hatası bulunduğu için kapattı. 1975 yılından itibaren yeni bir nükleer santral siparişi verilmedi. ABD’de 116, Kanada’da 10 nükleer santral siparişinden vazgeçildi. Rusya, hâlâ etkileri devam eden Çernobil faciasından sonra daha önce planladığı birçok santral projesini iptal etti. AKP’nin tayin ettiği YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın gazetelere yansıyan sözlerine dikkatlerinizi çekiyorum : «Domates tohumu ile bir milleti yok edebilirler.»
Bu sözün doğruluğunu bir çok basiret sahibi dünya insanlarının serzenişlerinde de görüyoruz. Önümüzdeki yıllarda çocuklarınızı teslim edeceğiniz gerçek ilim adamlarını bulmanız mümkün olamayacak! Partizanlığın ve dinle bağlantıları kopmuş cemaatçiliğin ülkemize yükleyecekleri sorunlarla, ilmî, düşünsel, ahlâkî, ilerlemeye ya da yükselmeye dayalı, ülke menfaatlerini gözeten, inançlı ilim adamlarını bulmak oldukça güçleşecek... Üniversitelerde, ilimde, araştırmalarda, şehirleşmede, endüstride, sporda, sanatta, ekonomide, ahlâkta, iletişimde, kültürde, sağlıkta, ulaşımda, eğitimde seviye düşecek. AKP partizanlığından en az zararla kurtulmaktan bahsetmek 9 yıllık tahtibatlardan sonra oldukça güç. Toplum propaganda yoluyla, beyinleri yıkanarak uyuşturuldu. Fert fert AKP’nin tahribat alanlarından kurtulmanın yolunu Gustave Le Bon «Kitleler Psikolojisi» isimli kitabında Jean Paul Sartre, Albert Camus gibi yazarlara dayanarak şu şekilde ifade etmektedir : «Kitle içinde kaybolan ferdi kurtarmak, ona kendi müstakil hayatının, varoluşunun anlamını anlatarak ve bunu ona yaşatarak mümkün olabileceğini» ifade ediyor. «Uyutulmuş kimsede şuurlu faaliyet felce uğradığından, uyutucunun kendi arzusuna göre idare ettiği bütün şuuraltı faaliyetlerinin esiri olur. Artık bu adamda şuurlu şahsiyet kaybolmuş, irade ve temyiz kalmamıştır. Hisleri, fikirleri o zaman uyutucunun tayin edeceği istikamete yönelir», denilmektedir. (Gustave Le Bon «Kitleler Psikolojisi, Sayfa 38»
Sanayileşmeyle birlikte insanların büyük şehirlere akın etmeleri sebebiyle sosyal düzenin nasıl alt –üst edildiğinin irdelenmediğini biliyoruz. Eğer siyasi propaganda gayesiyle verilen mesnetsiz demeçler gerektiği şekilde ölçülüp eleştirilebilseydi, bu kişiler bu tür yozlaştırıcı projelerle tekrar karşınıza çıkmaya cesaret edemeyeceklerdi! Bunların yerine emperyalist güdümlü, sapık, saplantılı, köşe kapmak için her türlü kötülüğü yapmaktan çekinmeyen, bencil, korkak, ihbarcı, kalleş, unvanları olan, hak etmedikleri yerlerde tahribatlar yapacak,ilim adamlığı görüntülü kişilergeleceğimize kuşkular, ölümler, arızalar, çöküntüler, yıkımlar, kavgalar, cinayetler ve huzursuzluklar taşıyacaklar. Burada ifade ettiğim her olumsuzluk yansıtan kelimenin içini doldurmak ya da geniş kapsamlı olarak yorumlamak mümkündür. Zararlı oluşumlar ve kurgulanmalar «Türkiye, Zonguldak’taki maden ocağında yaşanan patlamaya ağlıyor. Göçük altında kalan işçilerden hâlâ haber yok.» şeklinde vurdumduymazlıklarına ya da sorumsuzluklarına şahit olduğumuz AKP’li yöneticiler bugün Mersin bölgesine nükleer santral yapma saplantısı içerisine girdiler. Geçtiğimiz haftalarda Fransa’da yayınlanan Le Point Mecmuası’nda Türkiye’nin; dolayısıyla Mersin’in ciddi bir deprem bölgesi olduğuna dair açıklamalar yer aldı. Yani AKP yöneticileri bugüne kadar uyguladığı bilim dışı, çıkara dayalı, emperyalist politikalarla bilerek Türkiye’yi, Türk Milletini tehlikelerin içerisine sürüklüyorlar!
Birileri bizleri hedef haline getirdiler, diğerleri de bütün olumsuzlukları keyifle seyrediyorlar!
Bilmeden veya bilerek ellerimizle evlerimize ve şehirlerimize neleri taşıyoruz? Eskiden doğal ürünlerden yapılmış sepetlerimiz, filelerimiz ve heybelerimiz vardı. İlaçlarımızı cam şişeler içerinde satın alırdık... Şuruplarımız renkli cam şişeler içerisindeydi. Zeytinlerimiz ve pekmezlerimiz tahta kutular içerisinde evlerimize girerdi. 50 veya 100 kiloluk eşyalara «sen misin?» demezdik. Onları kuvvetle kaldırır bir kenara koyardık. Hevenklerle üzümlerimizi kilerlerimize asar, elmalarımızı ve üzümlerimizi tahtadan yapılmış küfeler içerisinde evlerimize taşırdık. Meyvelerimizin damaklarımızda bıraktığı tat tartışılmayacak kadar lezzetli idi. Süngere benzeyen karpuzlar, keçe gibi kavunlar, dayanıksız sebzeler geleceğimizi tehdit ediyorBiz Fransa’da satın alacak doğal karpuz bulamıyoruz. Bilhassa İspanya’dan getirilen özüyle oynanmış, GDO’lu çekirdeksiz karpuzlar satılıyor. Bu karpuzları tatlarının farklarıyla, dayanıksızlıklarıyla ve çekirdeksizlikleriyle tanıyoruz. Bozulması kesilir kesilmez başlıyor, adeta iç dokusu kısa zamanda çöküyor! Pekiyi gıda alındıktan sonra vücutlarda ne gibi olumsuz etkiler bırakıyor? İşte bu konu ilim adamlarınca endişeyle toplum sağlığını olumsuz etkileyecek açıklamalarla dillendiriliyor. Gelecek nesillere uzanan tahribatlarından, organizmalara yüklenecek hastalıklardan uzun uzun bahsediliyor. Yani kapitalist yapılanma, çıkar düşkünlüğü ve para sevdası insanlar üzerinde oynanan oyunları ortaya çıkarıyor. Karadeniz bölgesinde yaptırılması düşünülen termik santralların bile bölge halklarına yükleyecekleri olumsuzluklar hiç hesaplanmıyor. Deniz suyunun 12 dereceye çıkması, atıklar ve diğer etkiler balıkçılığı öldürecek. Toplum sağlığına sorunlar yükleyecek.
Nükleer Santral Kazaları
İngiltere de ise gizlenen ve daha sonra ortaya çıkan 17 ciddi nükleer kaza yaşandı. 1957 yılında İngiltere Windscale askeri yakıt üretim tesisinde kaza oldu. 9 Şubat 2002 tarihinde Japonya’da Onagawa Nükleer Santrali’nde yangın çıktı. 200 derecedeki buhar, 5 kişinin ölümüne, 18 kişinin yaralanmasına yol açtı. Çevrede oluşan tahribatlar ise toplumdan gizlendi. Geçmişte olan olaylardan ders alınsaydı, Japonlar bugün karşılaştıkları olumsuzluklara düşmeyeceklerdi. ¤ 1952’de Chalk River deneme reaktöründe çekirdek erimesi oluştu. ¤ 8-10 Ekim 1957 tarihinde İngiltere’de Windscale Nükleer santralında reaktörde çıkan yangın faciaya yol açtı. Radyasyon kaçağı oluştu. ¤ 1958 Vinca/Yugoslavya deneme reaktörü çekirdeğinin aşırı ısınması sonucunda 6 bilim adamı radyasyona maruz kaldı, bunlardan biri öldü ¤ 14 Aralık 1959 tarihinde Fransa’da gerçekleşen Marcoule nükleer faciası. ¤ 1961 yılında ABD’nin, SL 1, İDAHO FALLS’da Askeri deneme reaktörü infilak etti, 3 işçi öldü ¤ 03 Ocak 1961 tarihinde Amerika’da Iddaho’da reaktör faciası, bir çok ışınlama meydana geldi ve üç kişi öldü. ¤ 30 Aralık 1965 tarihinde Belçika’nın Mol şehrinde reaktörlerden birinde problem oluştu ve bir kişi ağır bir ışınlamaya uğradı. ¤ 1966 yılında ABD’nin Enrico Fermi’de deneme reaktörü kısmi çekirdek erimesi oluştu. ¤ 05 Ekim 1966 tarihinde ABD’nin Lagoona Beach’da problem oluştu. Bu olumsuzluk dört yılda onarıldı. ¤ 1969 İsviçre’nin Lucens’de deneme reaktörü kısmi çekirdek erimesi oluştu. ¤ 1972 yılında Almanya’nın Fürgassen’de 640 MW kaynar sulu reaktörde bir yüksek basınç sübabının çalışmaması, radyoaktif buhar kaçağı tespit edildi. ¤ 1973 yılı Eylül ayında Rusya’nın Chevtchenko’da atmosfere zararlı gazlar karıştı. ¤ 1975 yılında Japonya’nın Tsuruga-1 340 MW kaynar su reaktörü bir boru hattında kırık meydana geldi. 37 işçi radyasyona maruz kaldı ¤ 1975 yılında Rusya’nın Leningrad-1/ 380 basınçlı-su soğutmalı reaktörde kısmi çekirdek erimesi oluştu. ¤ 1975 yılı Şubat ayında Rusya’nın Chevtchenko’da 300 kiloluk sodyum ateşiyle problem oluştu.
¤ 1977 yılında Slovakya’nın Bohunice A-1 100 MW gaz soğutmalı reaktörde çekirdeğin aşırı ısınması, radyasyon sızıntısı tespit edildi. ¤ 1978 yılında Almanya’nın Brunsbüttel 770 MW kaynar su reaktöründe bir buhar hattının kopması, radyasyon sızıntısı tespit edildi. ¤ 28 Mart 1979 tarihinde ABD’nin Middletown’da meydana gelen problemle 1 milyar dolarlık zarar meydana geldi. ¤ 1979 yılında ABD İsland Three Miles 880MW basınçlı su reaktörü çekirdek erimesi, iyot-131 kaçağı tespit edildi. ¤ 26 Nisan1986 tarihinde Ukrayna'nın Kiev iline bağlı Çernobil’de meydana gelen reaktör patlaması faciası sonucunda 32 kişi öldü. 20. yüzyılın ilk büyük nükleer kazasıdır. Nükleer Güç Reaktörünün 4. ünitesinde 200 kişi ışınlamalardan etkilendi. 1000 MW basınçlı su soğutmalı grafit reaktörü güç infilakı, yangın-yakıtının yüzde 70'i dünyaya yayıldı. Bu kaza sonrasında atmosfere büyük miktarda fisyon ürünleri salındığı 30 Nisan 1986 günü tüm dünya tarafından öğrenildi. ¤ 1987 yılında İngiltere’nin Trawsfynydd’de 200 MW gaz soğutmalı reaktör yangını çıktı. ¤ 1991 yılında Japonya’nın Mihama-2 500 MW basınçlı su reaktörü bir boru hattının kopması ile radyoaktif buhar kaçağı tespit edildi. ¤ 24 Mart 1992 tarihinde Rusya’da Saint-Petersbourg yakınlarında bulunan nükleer santralda dışarıya sızan radyoaktif gazdan 8 kişi etkilendi ¤ 1992 yılında Rusya’nın Sosnovy Bor 1000 MW basınçlı su soğutmalı reaktörün bir yakıt elemanı kanalının kopmasıyla risk oluştu. Ağır nükleer santral kazaları Bilindiği gibi en büyük nükleer facia 16 Nisan 1986 yılında Ukranya Çernobil’de gerçekleşti. Çevreyi olumsuz etkileyen bu santral kaza gerçekleştiği zaman 3 yaşındaydı. İkinci derecede büyük kaza ise 29 Eylül 1957’de Rusya’da Maïak santralında gerçekleşti. Rusya’daki bu Nükleer Santral 8 yaşındaydı. Türkiye’yi yakından ilgilendiren Rusya Nükleer santrallarına dikkatlerinizi çekiyorum. Japonya’da 11 Mart 1997 tarihinde 18 yaşındaki Tokaï-Mura Nükleer faciası ile 14 yıl sonra 12 Mart 2011 tarihinde 40 yaşında olan Fukushhima-Daiichi nükleer faciası ki bu kaza etkisi bakımında 3. sırada yer alıyor. İsviçre’de 21 Ocak 1969 tarihinde gerçekleşen Lucens Nükleer Santralı, Fransa’da 17 Ekim 1969 tarihinde gerçekleşen Saint-Laurent-des Eaux Santralı, Almanya’da 07 Aralık 1979 tarihinde gerçekleşen Lubmin Nükleer Santralı, ABD’de 28 Mart 1979 tarihinde gerçekleşen Three Mile Island Nükleer Santralı nükleer kazalar olduğu zaman birer yaşındaydılar. 1957 yılı Eylül ayında ABD’nin Rocky Flats’da meydana gelen yangın ve plutonyum yayılması sorun oluşturdu. 1957 – 1958 kış ayında Rusya’nın Kytchyim’de kimyasal kaynaklı patlama ve 1000 kilometrekareyi içine alan radyoaktif etkiyle çok sayıda kişi kansere yakalandı. 16 Haziran 1958 tarihinde ABD’nin Oak Ridge’de meydana gelen ciddi bir kaza sonucunda 8 kişi etkilendi. 11 Mayıs 1969 tarihinde ABD’nin Rocky Flats’da meydana gelen yangın ve sodyum yayılması sonucunda kansere yakalananların oranı yükseldi. 26 Eylül 1973 tarihinde İngiltere’nin Windscale’de kimyasal kaza sonucunda çevrede bulunanlar etkilendi. 1987 yılı Ocak ayında İngiltere’nin Sellafield’de oluşan kazadan 12 kişi etkilendi.
LE POINT, 24 MARS 2011
* Küba, Portekiz, İrlanda, Lüksemburg, Danimarka, Yunanistan, İspanya, Finlandiya, Belçika, İsviçre, Hollanda, İngiltere, İskoçya, Yeni Zelanda tümüyle nükleer santrallardan vazgeçti.
Dünya’da nükleer santraller Kanada : 18 Santral ( 85,1 TWh, %14,8) A.B.D. : 104 Santral (769,9 TWh, %20,2) Meksika : 2 Santral (10,1 TWh, %4,8) Arjantin : 2 Santral (7,59 TWh, %6,95) Brezilya : 2 Santral (12,2 TWh, %2,93) Fransa : 58 Santral (391,7 TWh, %75,2) İspanya : 8 Santral (50,6 TWh, %17,5) İngiltere : 19 Santral (50,6 TWh, %17,5) Hollanda : 1 Santral (4,02 TWh, %3,7) Çekoslavakya : 6 Santral (25,7 TWh, %33,8) İsviçre : 5 Santral (26,3 TWh, %39,5) Almanya : 17 Santral (127,7 TWh, %26,1) İsveç : 10 Santral (50 TWh, %37,4) Güney Afrika : 2 Santral (11,6 TWh, %4,84) Romanya : 2 Santral (10,8 TWh, %20,6) Macaristan : 4 Santral (14,3 TWh, %43) Bulgaristan : 2 Santral (14,2 TWh, %35,9) Finlandiya : 4 Santral (22,6 TWh, %32,87) Litvanya : 1 Santral (10,3 TWh, %76,23) Ukranya : 15 Santral (77,9 TWh, %48,6) Pakistan : 2 Santral (2,64 TWh, %2,74) Hindistan : 18 Santral (14,75 TWh, %2,16) Slovanya : 1 Santral (5,46 TWh, %37,8) Slovakya : 4 Santral (13,1 TWh, %53,5) Rusya : 31 Santral (152,8 TWh, %17,8) Çin : 11 Santral (65,7 TWh, %1,9) Ermenistan : 1 Santral (2,3 TWh, %45) Tayvan : 6 Santral (40 TWh, %20) Güney Kore : 20 Santral (141,1 TWh, %34,8) Santral gücü ve elektrik enerjisinde % olarak nükleer enerji payı (France Soir, 16.03.2011)
Felaketlerden, ölümlerden ve hastalıklardan neden ders alınmıyor?
Nükleer santral gibi yaşamsal ve ciddi bir konuda halkın görüşünü almaktan kaçınıyorlar!
Kanada, 1997 yılında 21 adet CANDU nükleer santrallarından 7’sini, yapılan denetimler yetersiz, tehlikeli ve yönetim hatası bulunduğu için kapattı. 1975 yılından itibaren yeni bir nükleer santral siparişi verilmedi. ABD’de 116, Kanada’da 10 nükleer santral siparişinden vazgeçildi.
Endonezya, Tayland ve Vietnam, nükleer planlarını terk etti. Austurya’da yapımı 1978’de tamamlanan Zwentendorf Nükleer Santralı, referandum sonucu hiç çalıştırılmadan kapatıldı.
Etrafı denizlerle çevrili olan ülkemizin nükleer santrallara asla ihtiyacı yok! Macera aramayalım! Felaketlere kapı açmaualım! Geleceği düsünelim! Yetersiz ilimle, gerektiği şekilde kontrol edilemeyen teknolojiyle, önlenemeyen kazalarla, insan ölümlerine sebep olan olumsuzluklarla doğa ve insanlık düşmanları hâlâ iş başındalar... Kettering Üniversitesi (ABD) Elektrik Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Hızıroğlu’a göre; «Nükleer Santrallar bilhassa 1979’daki Three Mile Island kazası ve 1986’daki Çernobil olaylarından sonra artık hiç kimse tarafından istenmiyor. Başlanmış olanlar bile durduruldu, kimisi buhar santralına, kimisi de doğalgaz santralına dönüştürüldü. Artık ABD’de nükleer santral bitmiş (istenmeyen) bir teknoloji çeşidi olarak göz önüne alınabilir» diyor. Mart 1997 Monju’dan sonra, Eylül 1999’da Tokaimura’da yaşanan Japonya’nın en büyük nükleer kazası nedeniyle, Japonya halkı da nükleer santrallara karşı çıkmaya başladı. Japonya’da, 1996 yılında Maki Kasabası’na yapılmak istenen nükleer santral için, halk referandumda «hayır» demişti. Kanada’da, 13 Ağustos 1997 tarihinde 21 adet CANDU nükleer santralından 7’si, ABD’li ve Kanada’lı uzmanlarca yapılan denetimlerde yetersiz, tehlikeli ve yönetim hatası bulunduğu için kapatıldı. Avusturya’da yapımı 1978 yılında biten Zwentendorf Nükleer Santral’ı, referandum sonucu hiç çalıştırılmadan kapatıldı. Filipinler’de Marcos zamanında bitirilen Bataan Nükleer Santral’ı, yapılan binlerce mühendislik hatası ve güvenlik nedeniyle işletmeye alınmadı.
Brezilya ise, yapımı bitmekte olan ikinci santralından ve 1.1 milyar dolar harcadığı üçüncü nükleer santralından vazgeçti. İsveç, 1980 yılında yapılan referandum sonucunda 2010 yılında, elektriğinin %46’sını elde ettiği tüm nükleer santrallarını kapatma kararı aldı ve 1999 Kasım ayında Barseback-1 Santralı’nı sökmeye başladı. İtalya, Kasım 1987’de yapılan referandum sonucu, nükleer enerjiden vazgeçti ve %70’ tamamlanmış olan Montalto di Castro dahil 4 nükleer santralını kapattı. Almanya, 1991’de bitirilen SNR-300 Kalkar santralını ve Hanau MOX tesisini hiç işletmeden kapattı. İspanya 1984 yılında %92’si bitirilen Lemoniz 1-2 ve Valdecaballeros 1-2 santrallarını kapattı. Belçika, AB’nin yoğun baskısı sonucu santrallardan birisini kapatacağını açıkladı. ABD, 1984 yılında bitmiş olan Shoreham santralını, işletmeye almadan kapattı. Rusya, etkileri hala devam eden Çernobil faciasından sonra, daha önce planladığı onlarca santral projesini iptal etti. Endonezya, Tayland ve Vietnam gibi «Asya Kaplanları», nükleer planlarını terk ettiler. Mersin’liler nükleer santral istemiyorlar Bız biliyoruz ki yaşanmış yüzlerce olumsuzluklara rağmen bu nükleer santral projelerinin Türkiye üzerinde de uygulanması dayatmalarının arkasında ve kaynağında emperyalist ülkeler vardır. Şimdi nükleer lobilerin, beyinleri gözleri, kulakları ve elleri Türkiye’ye odaklanmış durumda. Hemen hemen her konuda; onlar tarafından demokrasi, insan hakları, insanların gelecekleri, sağlık hakları ve güvenlikleri hiç önemsenmiyor! Zararlı, kirli teknolojiler, atıklar vb. konularında çifte standart uyguluyorlar. Batılı ülkeler, artık kendi halklarına reva görmedikleri nükleer santralları, batmakta olan nükleer
  • Univers Univers
  • Ebooks Ebooks
  • Livres audio Livres audio
  • Presse Presse
  • Podcasts Podcasts
  • BD BD
  • Documents Documents