Üzeyir Lokman ÇAYCI  :  AYNALI KÖY
5 pages
Turkish

Üzeyir Lokman ÇAYCI : AYNALI KÖY

-

Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres
5 pages
Turkish
Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres

Description

AYNALI KÖY Üzeyir Lokman ÇAYCI Hasan Bey, Aynalı Köy’e muhtar seçilir seçilmez halkı meydanda topladı. Yaklaşık iki bin kişi, çoluk çocuk eksiksiz bir şekilde bu toplantıya katıldılar. Onlara : «Ben üniversite tahsilim öncesinde ve sonrasında hiç boş durmadım. Sürekli sizlere hizmet için, bugünleri düşünerek bir şeyler öğrenmeye çalıştım.Fikir ürettim, kendimi geliştirmek için konferaslar izledim, kitaplar okudum. Günümüzde milletvekillerinin, belediye başkanlarının ve muhtarların bir çoğu bölgelerine, şehirlerine ve köylerine bir çivi bile çakmadan görevlerini tamamlıyorlar. Kaybedilen zamanlar ise hiç hesaba alınmıyor ! Size soruyorum, aldıkları paraları helâl ettirmeden, soludukları havanın hakkını vermeden, bedenlerinin sorumluluğunu duymadan nankörlük ederek yaşamak insan olmanın bir karşılığı mı ? Sizler çalışırsanız, söz sahibi olursanız, gerçekleri görürseniz, hatalı insanlar, görevlerini savsaklayanlar, size çeşitli şekillerde kötülük yapanlar etkisiz kalacaklardır. Başkalarına tabi olarak değil, babalarınızın yaptıklarıyanlışlıkları tekrarlayarak değil, düşünce üreterek kendi hayat sorumluluğunuzu üstleneceksiniz ! Tahsil yaparken emekli bir öğretmene sordum, «sen ne iş yaparsın ?», diye. Bana cevap veremedi. Bir öğretmen ömrünün sonuna kadar öğretici olmak zorundadır! Öğretici olmayan bir öğretmen kendisini tüketir! Yani hayâl çobanı değil,gerçeklerin adamı olacağız ve ölünceye kadar hizmet üreteceğiz.

Informations

Publié par
Publié le 04 avril 2020
Nombre de lectures 72
Langue Turkish

Extrait

AYNALI KÖY
Üzeyir Lokman ÇAYCI
Hasan Bey, Aynalı Köy’e muhtar seçilir seçilmez halkı meydanda topladı. Yaklaşık iki bin kişi, çoluk çocuk eksiksiz bir şekilde bu toplantıya katıldılar.
Onlara : «Ben üniversite tahsilim öncesinde ve sonrasında hiç boş durmadım. Sürekli sizlere hizmet için, bugünleri düşünerek bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Fikir ürettim, kendimi geliştirmek için konferaslar izledim, kitaplar okudum.
Günümüzde milletvekillerinin, belediye başkanlarının ve muhtarların bir çoğu bölgelerine, şehirlerine ve köylerine bir çivi bile çakmadan görevlerini tamamlıyorlar. Kaybedilen zamanlar ise hiç hesaba alınmıyor ! Size soruyorum, aldıkları paraları helâl ettirmeden, soludukları havanın hakkını vermeden, bedenlerinin sorumluluğunu duymadan nankörlük ederek yaşamak insan olmanın bir karşılığı mı ?
Sizler çalışırsanız, söz sahibi olursanız, gerçekleri görürseniz, hatalı insanlar, görevlerini savsaklayanlar, size çeşitli şekillerde kötülük yapanlar etkisiz
kalacaklardır. Başkalarına tabi olarak değil, babalarınızın yaptıkları yanlışlıkları tekrarlayarak değil, düşünce üreterek kendi hayat sorumluluğunuzu üstleneceksiniz ! Tahsil yaparken emekli bir öğretmene sordum, «sen ne iş yaparsın ?», diye. Bana cevap veremedi. Bir öğretmen ömrünün sonuna kadar öğretici olmak zorundadır! Öğretici olmayan bir öğretmen kendisini tüketir! Yani hayâl çobanı değil, gerçeklerin adamı olacağız ve ölünceye kadar hizmet üreteceğiz.
Allah ayetlerle "Nankörlük ettikleri için onları böyle cezalandırdık. Biz nankörden başkasını cezalandırır mıyız?", "Allah, iman edenleri korur. Şu da muhakkak ki Allah, hain ve nankör olan herkesi sevgisinden mahrum eder." diyerek bizi nankörlük konusunda da uyarmaktadır.»
Köy halkı merakla muhtar Hasan Bey’in konuşmalarını dinlemeye devam ediyorlardı.
O, konuşmasını sürdürdü : «Köyümüzde üniversite mezunu ve işsiz bir çok gencimiz ve çok kültürlü insanlarımız var. Bundan sonra sadece ben muhtarlık yapmayacağım. Her biriniz birer muhtar olarak görev yapacaksınız. Başka bir yol yok… başkalarına kul ya da köle olmadan, insanca ve onurlu bir şekilde yaşamak için köyümüzü ve kendimizi değiştirmek ve geliştirmek zorundayız. Bu da çalışarak ve el birliği ile gerçekleşecek!
Peygamberimiz yanındakilerle giderken yolda oturan bir adama selam vermiyor. Dönüşte ise aynı adama selam veriyor. Bu durum yanındakilerinin dikkatlerini çekiyor ve soruyorlar : «Giderken aynı adama selam vermediniz, dönüşte neden verdiniz?» diye. Peygamberimiz «biz giderken o hiçbir şey yapmadan oturuyordu. Be sebeple selam vermedim. Ama dönüşümüzde onun, elindeki bir çöple, toprağı karıştırdığını gördüm, bu sebeple selam verdim» demiş. Yani gerek dinimiz gerekse içinde bulunduğumuz çağın gerçekleri bizim çalışmamızı emrediyor.
Pekiyi ne yapacağız? İlk önce zamanımızı öldürten iki kahvehanemizi kütüphaneye çevireceğız. Orada çay içerken okuyacağız, düşüneceğiz, gelecekte yaşayacaklarımızın programlarını yapacağız. Kadınlarımıza kendi ilgi alanlarında katkıda bulunmalarının yollarını açacağız. Bu konularda gerekli alt yapıları ben süratle hazırlayacağım. Köyümüzden uzaklarda çalışan iş adamı hemşehrilerimizin desteğini de aldım. Bana söz verdiler… Dinimiz bize hayırda birleşmemizi emrediyor. Bu gelişme ve başka köylere örnek olma adımımızı birlikte atmayı kabul ediyor musunuz ?» dedi. Halk ellerini kaldırarak coşkuyla «evet» cevabını verdi.
Köy «Kadınlar, erkekler ve çocuklar için üç meydana ayrıldı. Her bir meydana modern bir görüntü verilerek, duvarlara büyük aynalar yerleştirildi. Kadınlar kendilerini yok saymamaları için kendi güzelliklerini görsünler, erkekler de kadınlara ve yuvalarına güzellikler taşısınlar diye bu aynalar konuldu. Çocuklar da geleceğe hazırlanmaları, bu aynayı korudukları gibi büyüklerinin kâlplerini kırmamaları gerektiğini düşünsünler ve sürekli buyüdüklerini aynada görsünler, diye düşünüldü.
Çayhaneler kütüphaneye dönüştürüldü. İnsanlar vakit kaybettirecek alışkanlıklardan tamamen uzaklaştılar.
Ayrıca bu meydanların yanında, büyük bir pazar yeri oluşturuldu. Sağlık ve mevsim şartlarına uygun bir şekilde açılıp kapanan çok amaçlı tezgâhlar konuldu.
Hasan Bey’in tanıdığı iş adamları kamyonlar dolusu araç ve gereçlerle köye akın ettiler. Çoluk çocuk herkesin yüzü gülüyordu. İnsanlar kendilerini adeta rüyadalarmış gibi hissediyorlardı…
Hazır malzemeler bir araya getirilerek onlarca kulübe inşa edildi. Her birisi birer üretim yapacak şekilde alet ve makinelerle donatıldı. Bir taraftan da son model traktörler, ziraat makineleri köye taşındı.
Bir kaç yıl içerisinde köylülere ait boş araziler doğal ürünler ekilerek, ağaçlar dikilerek yemyeşil hale getirildi.
Sadece üretim yapılmıyor, üretilenler de başka vilayetlerde, hatta yurt dışında pazarlanıyordu.
Gençler çeşitli şehirlere sanat ve teknoloji eğitimi için gönderildiler. Babalar onlarla birlikte kısa zamanda yeni tasarımlarla kendilerini gösterdiler. Her insan tecrübesini ve fikrini ortaya koyuyordu. Birlikte ortaya çok ilginç ürünler çıkıyordu.
Kulübelerde toplu iğneden, hediyelik eşyalara kadar her şey üretiliyordu.
Kadınlar meydanının çevresinde kadınlara ait el işlemeleri, sanat ürünleri de son model kulübelerde teşhir ediliyordu. Kadınların yaptıkları tatlılar, börekler, çörekler ve yiyecekler de gelenlerin iştahlarını kabartıyordu. Kulubelerin bitişığınde bulunan büfelerden çevreye yemek kokuları yayılıyordu.
Erkekler meydanındaki kulübelerde ise renklendirilmiş ve desenlerle süslendirilmş küçük sandalyeler, masalar, dolaplar, heykelcikler, çocuk beşikleri gibi çok ilginç tasarımlar sergileniyordu.
Çocuk meydanının çevresi de sabit çocuk oyuncaklarıyla donatılmıştı. Çocuklara oyun hayatını yaşatmak ve üretici olmalarını teşvik etmek amaçlanıyordu. Etraftaki kulübelerde ise çocuklara ait tablolar, çamurdan yapılmış oyuncaklar gibi çocukların ürettikleri çalışmalar sergileniyordu.
Köydeki ilginç gelişmeler duyuldukça, çevre köylerden ve şehirlerden insanlar araçlarla köye gelmeye başlamışlardı. Köye ziyarete gelenler, ilginç evlere ve köydeki hareketliliğe bakarak hayretler içerisinde kalıyorlar ve mutlu bir şekilde evlerine dönüyorlardı. Aynı zamanda aç gelen tok gidiyordu.
Köyde tesis edilen bir sinema ile gençlere sadece eğitici filmler gösteriliyordu. Takip edilen yol sadece çağdaş dünyaya uyum sağlamak için değil; çağdaş bir dünya oluşturmak da amaçlanıyordu.
Köyde yetişen şairler, yazarlar, senaristler ve film yapımcıları köylerinin tanıtımını yapmak için kollarını sıvamışlardı. Adeta her bir köylü birer muhtar gibi gayret gösteriyordu.
Her insan çok mükemmel bir imam gibi köy camisinde namaz kıldıracak seviyedeydi. Devlet tarafından köye tayin edilen bir imam «benim bilgim bu köyde imamlık yapacak düzeyde değil…Uzun yıllar kendi kendimi ve insanları aldatmışım. Benim bu köyden çok ders almaya ve öğrenmeye ihtiyacım var...» diyerek imamlıktan ayrıldı ve köyde işçilik yapmaya başladı.
Köyde tesis edilen ilkokulda ve ortaokulda görev yapan öğretmenlerin hepsi de Ayna’lı Köy’de doğmuşlardı.
Birbirinin eksiklerin tamamlayan ve bilgi akışıyla çevreyi aydınlatan insanların hepsinin mütevazi olması da dikkatleri çekiyordu.
Evlerin kapıları kilitlenmezdi. Yardımlaşma zirvedeydi. Muhtarlık bünyesinde kurulan, on kişilik köyü geliştirme komitesi, bir fon oluşturarak, yatırımları adaletli ve ölçülü bir biçimde kullanıyorlardı. Her kuruş eğitime, gelişmeye, araştırmaya ve yeni tasarımlara harcanıyordu.
Yurt dışından gelenlerin sayıları da oldukça arttı. Köyün özellikleri kitaplara ve ansiklopedilere yansıtıldı ve filmlere konu oldu.
Aynalı Köy’de bir tek viran ev ve beton bina yoktu. İnsanlar fedakârca birbiri için çalışarak akla gelmeyecek özellikleri olan, taşlar şekillendirilerek ve testi çamurlarından oluşan evler yapmışlardı. Komşuluk, dostluk, arkadaşlık ve akrabalık ilişkileri zirvedeydi.
Güneş enerjisiye elektrik ihtiyaçlar karşılanıyor; yel değırmeniyle de tahıllar öğütülüyordu. Başlangıçta kuş sesi duyulmayan köyde kuşlar adeta gece gündüz konser veriyorlardı.
Bağ ve bahçelerde böcekler için zehirli maddeler kullanılmıyordu. Topraklar, canlılar, doğa, yılanlar ve böcekler korunuyordu.
Paraya düşkün, çıkar için yakınlarını feda edecek, gizli hesap ve düşünceleri olan bir tek kişi bile yoktu! Günah, haram, yalan, hırsızlık ve sahtekârlık semtlerinden geçmiyordu.
Dürüstlük ve ahlâk ise adeta köyle birlikte anılıyordu. Çalışmayan, işsiz, yoksul ve sorunlu insan yoktu
Hastalar, yaşlılar, köy bünyesinde oluşturulan hastanede köyün yetiştirdiği ünlü doktorların gözetiminde tedavi ediliyorlardı.
Bilgi zenginliği, inanç yüceliği, üretim kalitesi, çalışkanlık köyü ve insanları kuşattı. Köyde sadece «ben» diyen insan yoktu, «biz» diyen insanlar vardı.
Aynalı Köy’ün bütün dünyaya örnek olmasını diliyoruz.
Paris, 04 Nisan 2020
  • Univers Univers
  • Ebooks Ebooks
  • Livres audio Livres audio
  • Presse Presse
  • Podcasts Podcasts
  • BD BD
  • Documents Documents