Üzeyir Lokman ÇAYCI :  YOLCULAR, Tiyatro
7 pages
Turkish

Üzeyir Lokman ÇAYCI : YOLCULAR, Tiyatro

-

Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres
7 pages
Turkish
Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres

Description

YOLCULAR Üzeyir Lokman ÇAYCI Giriş Bizim ne istediğimize ve ne beklediğimize iyi bakın... Önemli konuları gizlemenin hiç bir anlamı yok! Zaten sorunları göğüslemek için problemlerin kaynağına inme ihtiyacı gün geçtikçe ortaya çıkıyor... Fransa'daki olayların iç yüzünde neler var? Batı ülkelerinde "yabancı denilerek" insanlar nasıl dışlanıyorlar? Seçme ve seçilme hakları dahi olmayan insanlara eşit ve adaletli hizmetlerin götürüldüğünü söyleyebilir miyiz? Aldatılanların, sömürülülenlerin hak aramak için mahkemelere yaptıkları başvurular nasıl ört-bas ediliyor? İnsan hakları ihlallerinden bahsederek yollara düşenler ve kilometrelerce uzaklarda başka ülkelerin yöneticilerinden hesap soranlar kendi ülkelerindeki iğretilikleri neden umursamıyorlar? Bizim ne istediğimize ve ne beklediğimize iyi bakın Birinci Perde 1. Sahne : Hayatın kendisi... İçinde yaşadığımız alan, kitabımızın her hangi bir sayfası... Hafifce araladığımız bir kapı, perdeleri kapalı pencereler... Karanlık bir şehir... Ağlayan bir baba. Birinci Yolcu - Bizim yaşadığımız şehirde geceler üç parçalı... Duyguların sık sık meydanlarda yakıldığını görüyoruz... Endişeler üzerine zaman zaman yazılar yazılıyor... İkinci Yolcu : (Elindeki fotoğrafa bakarak konuşur) Batının püskülü, doğunun gülüyle bir arada kolye gibi... bir kadının göğsünde! Orada gül renginde bir aşk solunuyor... Islıklı bir gecede gökyüzüne bakıyor herkes... Şarkılarla yıkanmış bir karanlık düşüyor insanların önlerine!

Informations

Publié par
Publié le 05 octobre 2016
Nombre de lectures 39
Langue Turkish

Extrait

YOLCULAR
Üzeyir Lokman ÇAYCI
Giriş
Bizim ne istediğimize ve ne beklediğimize iyi bakın...
Önemli konuları gizlemenin hiç bir anlamı yok! Zaten sorunları göğüslemek için
problemlerin kaynağına inme ihtiyacı gün geçtikçe ortaya çıkıyor... Fransa'daki
olayların iç yüzünde neler var? Batı ülkelerinde "yabancı denilerek" insanlar nasıl
dışlanıyorlar? Seçme ve seçilme hakları dahi olmayan insanlara eşit ve adaletli
hizmetlerin götürüldüğünü söyleyebilir miyiz? Aldatılanların, sömürülülenlerin hak
aramak için mahkemelere yaptıkları başvurular nasıl ört-bas ediliyor? İnsan hakları
ihlallerinden bahsederek yollara düşenler ve kilometrelerce uzaklarda başka ülkelerin
yöneticilerinden hesap soranlar kendi ülkelerindeki iğretilikleri neden
umursamıyorlar?
Bizim ne istediğimize ve ne beklediğimize iyi bakın
Birinci Perde
1. Sahne : Hayatın kendisi... İçinde yaşadığımız alan, kitabımızın her hangi bir sayfası... Hafifce araladığımız bir kapı, perdeleri kapalı pencereler... Karanlık bir
şehir... Ağlayan bir baba.
Birinci Yolcu - Bizim yaşadığımız şehirde geceler üç parçalı... Duyguların sık sık
meydanlarda yakıldığını görüyoruz... Endişeler üzerine zaman zaman yazılar
yazılıyor...
İkinci Yolcu : (Elindeki fotoğrafa bakarak konuşur) Batının püskülü, doğunun gülüyle
bir arada kolye gibi... bir kadının göğsünde! Orada gül renginde bir aşk solunuyor...
Islıklı bir gecede gökyüzüne bakıyor herkes... Şarkılarla yıkanmış bir karanlık düşüyor
insanların önlerine!
Birinci Yolcu : Ayıptır söylemesi... Yılan hikâyesi gibi uzayıp gidiyor geceler...
İkinci Yolcu : Kendi içlerinde göç ediyor insanlar. Hücreleri hile ile, birer birer ele
geçiriliyor. Üs kuruyorlar birileri insanların içlerinde.
Birinci Yolcu : Farkedemediğimiz yerlerdeki karanlıklar örtü gibi bazı şeyleri gizliyor!
İkinci Yolcu : Şifresini bilmediğimiz sözler dolaşıyor ortalıklarda.
Birinci Yolcu : Siyah bir kutu gibi karanlığa atılmış çocukluğum...
İkinci Yolcu : Dış kişiliklerine taktıkları maskelerle, iç kişiliklerini gizlemeye çalışanların
oyunlarıyla karşılaşıyorum sokaklarda...
2. Sahne : Kasap dükkanları... Fırınlar... Çöp yığınları... Helalar... Pencereler önünde
iplere asılı çeşitli donlar... Sokak kenarlarında, köşebaşlarında kartonlar ve gazete
kağıtlarının altında ve üstünde yatan insanlar... Avrupa!
Birinci Yolcu, Bir valizin üzerinde oturuyor. Önünde büyükçe bir valiz. İkinci Yolcu,
önünde iki tekerlekli pazar arabası ve elinde buruşturduğu bir gazete ile ayakta.
Sokak alacakaranlık ve ıssız... Kepenksiz dükkanların vitrinlerinde cılız ışıklar var.
Birinci Yolcu : Ben kendi içimde yaptığım yolculuk gibi aynı şehirde de bir çok kez yer
değiştirdim. Burada bir başka ülkenin vatandaşı olduğum için değil bu yer
değiştirmeler... Kabullenilmediğimden!
İkinci Yolcu : Bir başkasını yok saymak gibi bir şey bu... Yedikleri hurma Tunus'tan
geliyor... Fas domatesi yiyorlar... İzinlerini Türkiye'de geçiriyorlar... İtalyan ayakkabısı
giyiyorlar... Kullandıkları petrol İran'dan, baharatları ise Pakistan'dan vaya
Hindistan'dan geliyor. Bütün bunları farketmeden yaşıyorlar...
Birinci Yolcu : Çürüyerek yaşamak değil mi bu?
(Geri planda hiç birisi anlaşılmayan bir yığın insan sesleri... Ardından ayak seslerini
andıran esrarengiz bir müzik... Ağlayanlar ve gülenlerin çığlıkları...)
İkinci Yolcu : Paris, Londra ve Brüksel üçgenindeyiz. Başımızı göstermemiz
istenmiyor. Aynı kefedeyiz bütün yabancılarla... Baskılarla içimizdeki nefret
püskürtülüyor.
Birinci Yolcu : Yerinde durmayan çağ... İnsanların içlerine yerleşen ajanlar... Katil
hücreler... Sapık ve kapkaççı dokular, virüslü gıdalar... Ve bozulmuş bir kanla
yaşayanlarla içiçeyiz.
(Gece yarısı sessizliğini bozan çöp kamyonlarının çıkardığı gürültüler... Ayak ve
öksürük sesleri)
İkinci Yolcu : Sus be Mehmet! Görmüyor musun senin ve benim ceplerimize uzanan
hırsız elleri? (Alkışlar, ney müziği ve sessizlik)
Birinci Yolcu : Kiralık bir gövde üzerinde cani gözler, uydu ayaklar ve yapay bir kafa...
İkinci Yolcu : Sahipsiz bir candan hiç bahsetmiyorsun?Birinci Yolcu : Beceriksiz yöneticiler, bilinmeyen silahlar, farkedilmeyen katliamlar ve
gizli pazarlar!
İkinci Yolcu : Neden gözlerimizdeki sessiz çığlıklar bilinmiyor?
İkinci Perde
1. Sahne : Yol ortasında Üçüncü Yolcu, elinde saplı bir süpürge ve yerde bir çöp
küreği... El arabası... Yerlere atılmış bir yığın kitap, gazete ve mecmualar... Kitapların
bir çoğunun başlıkları "adalet" üzerine... Sık sık yangın ve ambulans sirenlerinin
sesleri arasında geçer konuşmalar... Fren sesleri, gürültüler, ayak sesleri ve
esrarengiz müzik geri plandan duyulur.
İçeriye sırasıyla Birinci Yolcu, İkinci Yolcu, ve Dördüncü Yolcu girerler. Daha sonra
kalabalık halinde her birinin elinde aynı büyüklükte birer valizle diğer yolcular tek tek
girerler. Bütün erkek ve bayan yolcuların üzerinde siyah aynı tip elbiseler
bulunmaktadır.
Birinci Yolcu, İkinci Yolcu ve Dördüncü Yolcu sahnenin ortasında yerlere atılmış
kitaplara bakarlarken Üçüncü Yolcu temizlik yapmaktadır. Diğer yolcular ikişer ikişer
birbirleriyle konuşmaktadırlar. Sesleri ise aynı anda artarak azalmaktadır.
Konuşmalar sabaha doğru, alacakaranlıkta geçer. Batı müziği farkedilmeyecek
şekilde başlar... yükselerek devam eder.
Birinci Yolcu : Bizim yaşadığımız şehirde geceler üç parçalı... Duyguların sık sık
meydanlarda yakıldığını görüyoruz... Endişeler üzerine zaman zaman yazılar
yazılıyor...
İkinci Yolcu : (Elindeki fotoğrafa bakarak konuşur) Batının püskülü, doğunun gülüyle
bir arada kolye gibi... bir kadının göğsünde! Orada gül renginde bir aşk solunuyor...
Islıklı bir gecede gökyüzüne bakıyor herkes... Şarkılarla yıkanmış bir karanlık düşüyor
insanların önlerine!
Birinci Yolcu : (Yerden aldığı kitapları göstererek...) Görmüyor musun adalet üzerine
yazılan kitapları? Fırtınalar soğuk demirleri sürükleyerek uzaklara götürüyor... Ütüsü
bozuluyor bazı sözlerin. Anlat bana sen şimdi neden buradasın? Senin karanlıkta ne
işin var? Ben neden böyle konuşuyorum seninle?
İkinci Yolcu : Bu soruların cevabını izin ver de sana başkaları versinler! Bana açıklar
mısın niye böyle konuşuyorsun benimle? Hepimiz yarın hangi sonuçların kurbanı
olacağız? Bunu açıkla bana!
Birinci Yolcu : Uzaklardaki savaşlarla yakındaki savaşların farkı ne?
Dördüncü Yolcu : Paranın açamayacağı bir kapı var mı? Halbuki çağ bizim... Hasat
bizim... Can bizim! (Diğer yolcuların yükselen sesleri müzikle birlikte duyulur, aynı
s

  • Univers Univers
  • Ebooks Ebooks
  • Livres audio Livres audio
  • Presse Presse
  • Podcasts Podcasts
  • BD BD
  • Documents Documents