Üzeyir Lokman ÇAYCI :  ARAYIŞ
3 pages
Turkish

Üzeyir Lokman ÇAYCI : ARAYIŞ

-

Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres
3 pages
Turkish
Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres

Description

AR AYIŞ Üzeyir Lokman ÇAYCI Babası Ceylan ismini verirken “oğlum, yaşadığın sürece insanlar seni bu isminle sevsinler” demiştiona. Fransa ile Türkiye arasında imzalanan 08 Nisan 1965 tarihli işgücü anlaşmasıyla gelen ilk işçilerden biriydi Ceylan. 37 yıl önceydi Isparta’nın Yalvaç ilçesinden gurbete gelişi... Paris’in Choisy-le-Roi bölgesine yerleşti. İçtenliğiyle çevresindekilerin dikkatlerini çeken Ceylan, ailesinin mutluluğu için de elinden gelen bütün gayretleri gösteriyordu. Gurbetin sert yüzü uzaklardaki yakınları için, onu oldukça endişelendiriyordu. Daha fazla dayanamadı ayrılığa... Bu sebeple doğduğu yerde yalnız bıraktığı anasını ve babasını da yanına getirdi. Onların dualarını alabilmek için de adeta çırpınıyordu. Babası. “- Ceylan’ım... Sen ayrıldıktan sonra Yalvaç’ta bıraktığın elbiselerini kokladım... Dayanamadım hasretine. Ayakkabılarını sevdim... Diktiğin ağaçlarını gözyaşlarımla suladım... Bunları yaşarken üzmemek için, anana fark ettirmedim. Çünkü onun sana olan şefkati benimkinden daha fazlaydı! Onun da zaman zaman gözyaşlarını gizlemeye çalıştığını hissettim! Alışamadık oğlum sensizliğe... Bir türlü alışamadık! Senin bizden ayrılman çok dokundu. Allah bir daha ayrılık göstermesin bize!” Ceylan babasının gözyaşlarıyla anlattığı bu sözlerinden sonra önce anasına, sonra da babasına sarıldı. Gözyaşlarını tutamıyordu. “- Baba ben de sizden farklı değildim! Birbirimize öylesine alışmıştık ki... Kendimi uzun süre boşlukta hissettim.

Informations

Publié par
Publié le 06 octobre 2016
Nombre de lectures 10
Langue Turkish

Extrait

AR
AYIŞ
Üzeyir Lokman ÇAYCI
Babası Ceylan ismini verirken “oğlum, yaşadığın sürece insanlar seni bu isminle sevsinler” demişti ona. Fransa ile Türkiye arasında imzalanan 08 Nisan 1965 tarihli işgücü anlaşmasıyla gelen ilk işçilerden biriydi Ceylan. 37 yıl önceydi Isparta’nın Yalvaç ilçesinden gurbete gelişi... Paris’in Choisy-le-Roi bölgesine yerleşti. İçtenliğiyle çevresindekilerin dikkatlerini çeken Ceylan, ailesinin mutluluğu için de elinden gelen bütün gayretleri gösteriyordu.
Gurbetin sert yüzü uzaklardaki yakınları için, onu oldukça endişelendiriyordu. Daha fazla dayanamadı ayrılığa... Bu sebeple doğduğu yerde yalnız bıraktığı anasını ve babasını da yanına getirdi. Onların dualarını alabilmek için de adeta çırpınıyordu. Babası. “- Ceylan’ım... Sen ayrıldıktan sonra Yalvaç’ta bıraktığın elbiselerini kokladım... Dayanamadım hasretine. Ayakkabılarını sevdim... Diktiğin ağaçlarını gözyaşlarımla suladım... Bunları yaşarken üzmemek için, anana fark ettirmedim. Çünkü onun sana olan şefkati benimkinden daha fazlaydı! Onun da zaman zaman gözyaşlarını gizlemeye çalıştığını hissettim! Alışamadık oğlum sensizliğe... Bir türlü alışamadık! Senin bizden ayrılman çok dokundu. Allah bir daha ayrılık göstermesin bize!” Ceylan babasının gözyaşlarıyla anlattığı bu sözlerinden sonra önce anasına, sonra da babasına sarıldı. Gözyaşlarını tutamıyordu. “- Baba ben de sizden farklı değildim! Birbirimize öylesine alışmıştık ki... Kendimi uzun süre boşlukta hissettim. Gurbet sadece bu gördüğünüz dört duvar arası değildi... Derinlik ve uzaklık hasretle birleşince rüyalarımı bile etkiledi. Bir de dillerini bilmediğimiz insanlar arasında yaşamak var ya bu da çok dokunuyordu bana... Ülkemizde mahalle bakkalımız Ali efendiye gösterdiğimiz nazı bunlara gösteremiyordum... Bir kuruş eksik para ile müşterilerine bir yumurtayı dahi veremiyorlar bunlar! Bizler cömert ve elleri açık insanlarız! Buralarda menfaatsiz komşularımız bizlere selam dahi vermiyorlar... Nasıl yaşadığımızı, çevreden bilen bile yok... İnsanlar birbirlerinden habersiz yaşıyorlar burada... Amelelik yaparken güçlü bir etki yapmamız da mümkün olamıyor! İşte bu şartlarla sizlere olan hasretim çoğu kere boğazımda düğümlendi. 1980 yılının Aralık ayında babası Mustafa Efendi aniden hastalandı. Ceylan’a: “- Oğlum kendimi iyi hissetmiyorum. Doktor mu çağıracaksın yoksa doktora mı götüreceksin, benim için bir şeyler yap!” dedi. Ceylan bu sözlerinden sonra babasını, minibüsüyle apar topar Villeneuve-Saint-Georges Hastanesi’ne götürdü. İlk müdahalelerden sonra tek kişilik bir odaya yerleştirilen babası: “- Ceylan’ım sen evimize git de, bana pijama ile birkaç iç çamaşırlarımdan getir! Anana veya hanımına sôyle de bana yiyecek bir şeyler hazırlasınlar! Bunların yemekleri boğazımdan geçmiyor! Ceylan’ın, babasının istediklerini getirmesi, üç saat kadar sürmüştü. Geldiğin de babasını yerinde bulamamıştı. Odasındaki tuvalete girmiş olabilir diye biraz bekledi. Sonra kapısını açarak içeriye baktı. Orada da yoktu. Hemen getirdiklerini bir kenara bırakarak babasını aramaya koyuldu. Önüne gelen hemşirelere soruyordu. Hemşirelerden biri ona yaklaştı... Bay Mustafa’yı mi arıyorsunuz? Ceylan “- Evet...evet! “ dedi. Hemşire: “- Öldü o...” cevabını verdi. Ceylan gözyaşlarını tutamadı... Dudaklarını bükerek hemşireye: “- Nasıl olur bu? Kendisini aldığı ilaçlarla iyi hissettiği için beni evimize göndermişti... Bir şeyler istemişti benden... İnanamıyorum... Ben onun ölüsünü görmek istiyorum! Bana ölüsünü gösterin babamın! Babamı istiyorum ben!” Sanki yer yarılmış babası içine girmişti... Babasının ne ölüsünü ne de dirisini bulamadı... Morglardaki cesetlere tek tek baktı... Araması aylarca sürdü. Başvurmadığı yer kalmadı. Başvurduğu yerlerden de olumlu cevap alamadı...
O gün bugündür her geçişinde minibüsünü babasını kaybettiği hastane önünde durdurur... “Babamın mezarı burada...” diye içinde dinmeyen acılarını gözyaşlarıyla birleştirerek Ceylan, babasının ruhuna fatiha okur... ”Babam... “ der içinden...
Bir kayboluşun öyküsüyle sarsılan ailenin dramı, bu olayla Avrupa’daki Türklerin hayatlarından acı bir sahne olarak zihinlerden silinmeyeceğe benziyor.
Choisy-le-Roi, 20.10.2002
¤
15 Ekim 2010
Babasını hastanede kaybetti
Bu hafta size yazar, içmimar ve ressam Üzeyir Lokman Çaycı’nın kaleminden dökülen, gurbetçilerimizle ilgili ilginç bir öyküyü aktarmak istedim. Uzun yıllardı Fransa’da yaşayan Çaycı, zaman zaman yazdığı öyküleri sizlerle paylaşmam için bana gönderiyor... ARAYIŞ …….
http://www.hurriyet.com.tr/babasini-hastanede-kaybetti-16055677
¤ Taneler http://www.taneler.com/TR/Genel/Taneler.aspx? F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EFB6DE0D48D507A18A
  • Univers Univers
  • Ebooks Ebooks
  • Livres audio Livres audio
  • Presse Presse
  • Podcasts Podcasts
  • BD BD
  • Documents Documents