13 – 14 yaşlarımda idim. Bor’da Kemal Ağabey, sık sık içki içerdi. O’nu Yeni Hamam’ın yakınında kaldırım üzerinde yığılmış halde görürdüm… Çok üzülürdüm. Önce etraftan geçen insanları incelerdim « ne yapacaklar ?» diye… Sonra at arabasıyla taşıyıcılık yapan vatandaşlarımızdan birini çağırır, onlara Kemal Ağabey’ın evini bilip bilmediklerini sorardım. Hemen hemen hepsi de onu ve ailesini yakından tanırlardı. Ne kadar para vereceğimi sorar, onların Kemal Ağabeyi evine götürmelerini isterdim. O zamanlarda kimi iki buçuk lira, kimi de üç lira isterlerdi benden… Üstelemeden paralarını peşin öderdim. Arabacıyla birlikte onu arabaya bindirirek yolcu ederdim.
İnsanların uzaktan “bakkal filan kişinin oğlu Kemal içmiş içmiş yine yığılmış yere“ sözlerine çok üzülürdüm. Şehrin uzağında bile olsam bu türlü sözleri duyar duymaz her defasında koşa koşa Yeni Hamam’ın ününe gelir, arabacılara paralarını ödeyerek onu evine gönderirdim. Onun ve ailesinin dedikodularla yıpratılmasını hiç istemezdim.
Aylarca bu ilgimi sürdürdüm ve bir kez olsun ben senin için bak söyle şöyle yaptım da demedim.
Her hafta pazarlarda gazoz, trenlerde ve otobüslerde çiklet ve nane şekeri satarak kazandığım paraları bu şekilde harcamayı çok severdim. Hâlâ, bana mutluluk veren bu tür uğraşlarımı sürdürüyorum.