Üzeyir Lokman ÇAYCI  :  TERAZİ ÜLKESİ
4 pages
Turkish

Üzeyir Lokman ÇAYCI : TERAZİ ÜLKESİ

-

Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres
4 pages
Turkish
Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres

Description

TERAZİ ÜLKESİ Üzeyir Lokman ÇAYCI Terazi Ülkesi ilginç bir ülkeydi. Ormanları, sarayı andıran behçeli evleri, çocuk bahçeleri, yemyeşil alanları, fabrikaları, ülkede bulunan binlerce kütüpheneleri, korunan ve kollanan hayvanlarıyla dikkatleri çekiyordu. İnsanlar arasında görülen dostluklar, ülke için gösterilen duyarlılıklar zirvede idi… Ülkede bisiklet en önemli ulaşım aracıydı. Başkenti Reva’nın merkezinde, şehrin her yerinden görülen büyük bir terazi heykeli vardı. Dünyanın her yerinden insanlar o heykeli görmeye geliyorlardı. Teraziye ulaşmak için epey yol izlemek gerekiyordu. Oldukça yüksekteydi. Merdivenlerle on iki kat aşılarak ulaşılıyordu. Her katta adeta zihinlere insanlık ve hayat dersleri zerkediliyordu. Resimler, kısa filmler, tablolar, heykelcikler, üzerlerinde çeşitli motif ve modellerde giysiler bulunan değişik yaşlarda insanlar ve gösteri yapan hayvanlar yer alıyordu. Duvarlara yerleştirilmişdünya yazarlarına ait kitaplardan seçilmiş büyük sayfalarla adeta kütüphane gibiydi. «Gerçeklerin ve hayatın farkedilmesi için yirmi dört saat yeterli değildir» şeklinde yazılı panolar ziyaretçileri düşündürüyordu. 12. kata erişenler yorgun argın büyük terazinin altındaki kanapelere yığılıp kalıyorlardı. Önlerinde beliren dönerli«insanlar sömürülmek ve yılgınlığa düşürülmek için yaratılmamıştır. Tanrı nerede bulunursanız bulunun oradadır. Sizinledir. Unutmayın ve düşünün !» sözü bulunan bir panoyu okur okumaz «mademki Tanrı şu an ve her zaman yanımızdadır.

Informations

Publié par
Publié le 10 avril 2020
Nombre de lectures 72
Langue Turkish

Extrait

TERAZİ ÜLKESİ
Üzeyir Lokman ÇAYCI
Terazi Ülkesi ilginç bir ülkeydi. Ormanları, sarayı andıran behçeli evleri, çocuk bahçeleri, yemyeşil alanları, fabrikaları, ülkede bulunan binlerce kütüpheneleri, korunan ve kollanan hayvanlarıyla dikkatleri çekiyordu. İnsanlar arasında görülen dostluklar, ülke için gösterilen duyarlılıklar zirvede idi… Ülkede bisiklet en önemli ulaşım aracıydı.
Başkenti Reva’nın merkezinde, şehrin her yerinden görülen büyük bir terazi heykeli vardı. Dünyanın her yerinden insanlar o heykeli görmeye geliyorlardı. Teraziye ulaşmak için epey yol izlemek gerekiyordu. Oldukça yüksekteydi. Merdivenlerle on iki kat aşılarak ulaşılıyordu. Her katta adeta zihinlere insanlık ve hayat dersleri zerkediliyordu. Resimler, kısa filmler, tablolar, heykelcikler, üzerlerinde çeşitli motif ve modellerde giysiler bulunan değişik yaşlarda insanlar ve gösteri yapan hayvanlar yer alıyordu. Duvarlara yerleştirilmiş dünya yazarlarına ait kitaplardan seçilmiş büyük sayfalarla adeta kütüphane gibiydi. «Gerçeklerin ve hayatın farkedilmesi için yirmi dört saat yeterli değildir» şeklinde yazılı panolar ziyaretçileri düşündürüyordu.
12. kata erişenler yorgun argın büyük terazinin altındaki kanapelere yığılıp kalıyorlardı. Önlerinde beliren dönerli «insanlar sömürülmek ve yılgınlığa düşürülmek için yaratılmamıştır. Tanrı nerede bulunursanız bulunun oradadır. Sizinledir. Unutmayın ve düşünün !» sözü bulunan bir panoyu okur okumaz «mademki Tanrı şu
an ve her zaman yanımızdadır. O halde oturarak saygısızlık yapmamalıyız» diyerek ayağa kalkıyorlar ve yorgunluklarını unutarak terazinin etrafında gezinmeye başlıyorlardı. Terazi ülkesinde yaşayan yaşlı bir insan, yanındaki torunlarına «buranın 12 kattan oluşması ve her katta gördüklerinizin sonuçları ile bu teraziyi yorumlayın» diye uyarılarda bulunuyordu. Kişilerin adaletli ve insan olabilmeleri için epey aşamalardan geçmesi gerektiğini de onlara hatırlatıyordu. Kim cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturursa otursun, halkın denetimi ve etkisi sürekli onun üzerindeydi
Halk saray gibi evlerde oturuyor, cumhurbaşkanı ise ahşap kulübesinde görev yapıyordu. Cumhurbaşkanının koruması, makam aracı, danışmanı, sekreteri yoktu. Halktan biri gibiydi. Evinden iş yerine bisikletiyle gidip geliyordu.
Ülkede dört parti vardı : Ekonomi, Eğitim, Adalet ve Ahlâk Partisi. Bu partiler de halk tarafından şekilleniyordu. Torpil, adam kayırma, akrabalık gibi ülke yönetimine zarar verecek saplantılara, partiler arasındaki kavgalara, didişmelere asla izin verilmezdi.
Halkın çoğunluğu Müslümandı, ama diğer inanç gruplarıyla aralarında en ufacık bir sorun ya da gerilim yoktu. Bütün dinlerin temsil edildiği bağımsız Din İşleri Yüksek Kurulu da insanların dinî ihtiyaçlarının cevaplandırılması görevini yürütüyordu. Bu kurula siyasi partiler, meclis ve cumhurbaşkanı dahi müdahale edemezdi. Her insanın inancını huzurla yaşaması, istismarların önlenmesi, hangi inançtan olursa olsunlar insanların kardeşçe ve birlikte yaşamalarının temin edilmesi ve halkın birliğinin sürekliliğinin tesis edilmesi amaçlanıyordu.
Halk da toplum dokusuna zarar veren olumsuzlukları beyaz bir gömleğe düşen siyah bir leke gibi görüyordu.
Terazi Ülkesi Büyük Millet Meclisi Cumhurbaşkanını denetler, ihtiyaçlarını karşılar, kararlar alır, uygular ve takip ederdi.
Meclisin kırk ilinde kırk vali ve bu illerden gelen ve yöre halkı tarafından seçilen kırk milletvekili vardı. Her milletvekili sırayla her hafta meclise başkanlık yapardı. Meclisin, cumhurbaşkanlığının ve başbakanlığın giriş kısımlarında Rahmân Sûresi’nin «Sakın dengeyi bozmayın» şeklindeki 8. Âyeti yer almaktaydı.
Cumhurbaşkanı da; Millet Meclisi tarafından seçilen bilgili, nazik, üstün nitelikleri olan birçok aday, halkın oylamasına sunulur ve halk tarafından seçilirdi.
Cumhurbaşkanı da gerekli gördüğü ve haklı olduğu konularda görevini savsaklamaz, derhal gereğini yapardı. Hiç kimsenin hukukî ve haklı konularda itiraz etme hakkı yoktu!
Millet de tarafsız yayın organlarıyla meclisi ve cumhurbaşkanını denetlerdi. En ufacık bir hata, ihmal, savsaklama, bulanıklık ve sorumsuzluk asla hoş görülmezdi. İlginç protesto ve uyarı usulleriyle uyarılar yapılırdı: İçi bos tenekeler birbirine bağlanır, cadde ve sokaklarda sürüklenerek gürültü çıkarılırdı. Böyle bir gürültü duyulduğu zaman Terazi Ülkesi Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı derhal tedbir alır ve halkın protesto ettiği uygulamalar derhal durdulurdu.
Bakanlar kurulu meclis tarafından tayin edilir, sadece kendileri için belirlenen görevlerini yapardı. Bakanlar kurulu da en yaşlı ve tecrübeli üyeyi başbakan olarak görevlendirirdi.
Ülkede, şatafat, israf, gösteriş, saltanat tutkusu, insanlara tepeden bakma, argo ya da kaba sözlerle insanları aşağılama, dış güçlerin emir ve talimatlarına uyma gibi aşağılık saplantılar yoktu.
Devletlerarası ilişkilerde de çok ciddi ve faydalı konular için gidilerek - gelinerek ya da iletişim araçlarıyla yapılır, en ufacık bir keyfiliğe asla izin verilmezdi.
Birgün Cumhurbaşkanı Hilye, kulubesinde çalışırken bir kadın onunla konuşmak istediğini söyledi.
O, onu ayağa kalkarak, güler yüzle karşıladı ve masası önündeki mütevazi bir koltuğa oturmasını istedi. Kendisi bir sandalyede oturuyordu. Kadın : - Efendim buraya sizinle tanışmak ve teşekkür etmek için geldim. Ben bir yazarım. Adım Canan Mesrâ… Dünya ülkelerini gezdim. Ülkemizin her alanda bir örnek ülke olduğunu gözlemledim. Sizin misafirlerinizi koltuğa oturttuğunuzu, sizin de tahtadan yapılmış bir sandalyede oturduğunuza da çok duygulanarak, şimdi burada şahit oldum.
Cumhurbaşkanı Hilye : - Efendim, cumhur, halk topluluğu demektir. Aynı kararı veya hükmü kabul edenler anlamına da gelir. Yani ben halk topluluğunu temsil eden, ya da aynı karar ve hükmü kabul edenlerin seçtiği kişiyim. Yani halkımızdan dolayı burada görev yapıyorum. Bu sebeple tabandan en yukarıya doğru, ya da en yukarıdan en aşağıya doğru ölçülü ve ülkemiz için mütevazi bir hayat sürmek zorundayız.
Yazar Canan Mesrâ : Efendim, benim gibi yazar ve gazetecilerin de ülkemizin bugünkü örnek halinde oldukça önemli etkileri vardır. Başka ülkelerin cumhurbaşkanlarıyla görüşmek için aylarca, hatta yıllarca koşturmak zorunda kalıyoruz. Her birisi, kibir abidesi gibiler. Koruma orduları, halkın parasıyla sürürülen saltanatlar, fakirlerin sürüm süründüğü bu ülkelerde yapılan akıl almaz israflar da hiç sorgulanmıyor. Halk her an koyun gibi güdülmeye hazır durumda… Tepki gösterenler ve eleştiri yapanlar ise çoğunluğun suskunluğu sebebiyle derhal tutuklanıyorlar. Üstelik bu hukuksuzluklar, adaletsizlikler ve ölçüsüzlükler Müslüman olduklarını söyleyen ülkelerin yöneticileri tarafından sergileniyor. Zannedersem siz de olup bitenleri izliyorsunuzdur. Yayınlayacağım kitabımda sizin bu konulardaki görüşlerinize de yer vermek istedim. Bu sebeple huzurlarınızdayım.
Cumhurbaşkanı Hilye: Sevgili Canan Hanım, emperyalistler son zamanlarda Müslüman olduklarını söyleyen fakat İslâm’la en ufacık ilgileri bulunmayan, çıkarcılıktan başka düşünceleri olmayan kişileri kullanarak Müslüman ya da yoksul ülkeleri işgal etme projelerini uyguluyorlar. Bizim de böyle bir daire içerisine girmemiz için yapılan baskılar Ülkemiz Terazi Büyük Millet Meclisi tarafından anında reddedilmektedir. Biz toplum yapımızın ve gençliğimizin dış projeler istikametinde yozlaştırılmaması için de en üstten en alta kadar bu sebeple gerekli önlemlerimizi alıyoruz. Ülkemizde suç işleyen, ayırımcılık yapan kişiler, kurumlar, görevliler, bilerek veya bilmeyerek işledikleri suçları derhal üst makamlara bildirirler ve kendilerinin derhal cezalandırılmasını isteyerek istifa ederler. Bu konuda makam ve görev
üstünlüğü sınırlaması da yoktur! Ülkemiz insanlığa örnek olacak bir şekilde yönetilmektedir.
Yazar Canan Mesrâ: Pekiyi birkaç cümle ile ifade etmek istersek, böyle toplumların kendi ülkelerini dış müdahalelerden korumaları için ne yapmalarını tavsiye edersiniz?
Cumhurbaşkanı Hilye: Başka ülkelerin yaşayışlarına, tavırlarına, hatalarına ve iç işlerine bizim müdahale etme gibi bir yetkimiz ve düşüncemiz yok. Olamaz da. Halklarını eğitmeyen, cahillerden oluşan toplulukların hem kendilerine, hem de ülkelerine getirecekleri zararlar önceden de hesaplanamaz! İnsanlar ne ekerlerse onu biçerler. Bahsettiğiniz ülkelerde, görüyoruz ki en üst seviyede, ekonomi, eğitim ve ahlâk çöküntüsü yaşanmaktadır. Adaletsizlikler ise zirvededir. Bizim ülkemizde bir tek cezaevinin dahi olamaması insanların, güzelliğe, iyiliğe, dostluğa ve birbirlerine yaklaşımlarındandır.. İntikam, öfke, kin ve kötü sözler bizlerden çok uzaktadırlar.
Adalet kurumlarımız ve güvenlikle ilgili teşkilatlarımız yaşlılarımızı, hastalarımızı, çocuklarımızı ve kadınlarımızı korumak ve kollamak için görev yapmaktadırlar. İnsanlarımız aç ve yoksul bırakılmamaktadır. Bahsettiğiniz ülkeler için düşüncemi soruyorsanız, çözüm ve sorunlardan çıkış, mevcut, emperyalist ülkelerin maşalığını yapan yöneticiler ve yandaşlarıyla görüşerek değil: inançlı, aydın ve çağdaş sivil toplum örgütleri tarafından gösterilecek ilgi ya da uyarı tabandan başlayarak yapılırsa sağlanabilir. Önce halkları uyandırma servisleri tesis edilmelidir. Sonra tahribat üreten iktidarlar demokratik yoldan süratle devletin başından uzaklaştırılmalıdır! Emperyalistlerden destek gören iktidarların kendi geleceklerini karanlık görmeye başladıkları anda, kendi halklarına olan düşmanlıklarını da açığa çıkardıklarını görüyoruz. Bu kez ise başka ülkelere halkın parasıyla yardım ve yakınlaşma gösterileri yaparak kendilerine dışarıdan dayanak aradıkları gözlenmektedir. Böylece hem şu an ki durumlarını tehlikede görmekteler, hem de gelecekte sığınacakları ülkelerin sayılarını artırmaya çalışmaktadırlar. Bu ise boşluğa atılan taş gibidir. Yani sonucu olmayan ve suçları artıran bir eylemdir. Ana sorun, haktan uzaklaşmak ve bağımsız ülke olamamaktır.
Kendi varlıklarının sürekliliği için halklarına tuzak kuranlara Allah: «Nahl Sûresi’nin 45 ve 46. äyetleriyle cevap veriyor. Kötülük tuzakları kuranlar, Allah’ın, kendilerini yere geçirmeyeceğinden veya kendilerine bilemeyecekleri bir yerden bir azabın gelmeyeceğinden veya onlar dönüp dolaşırlarken Allah’ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar Allah’ı âciz bırakacak değillerdir.» demektedir.
Yazar Canan Mesrâ, Cumhurbaşkanı Hilye’ye açıklamaları ve ilgisi sebebiyle teşekkür etti. Cumhurbaşkanı da, kendisine milletin parasıyla çay veya kahve ikram edemediğini ve prensip olarak bu şekilde varlıklarını sürdürdüklerini, Terazi ülkesi adına onun yaptığı çalışmaları da yakından izlediğini söyleyerek onu, kulübesinin dışına kadar uğurladı.
Paris, 13 Kasım 2019
  • Univers Univers
  • Ebooks Ebooks
  • Livres audio Livres audio
  • Presse Presse
  • Podcasts Podcasts
  • BD BD
  • Documents Documents